6 Aralık 2010 Pazartesi

TURKEY, Ağva



















Dünyanın başka yerleri kıskanmasın ancak Ağva, yemyeşil doğası, iki yanında akan Göksu ve Yeşilçay nehirleri, cephesinde Karadeniz'in masmavi suları ile İstanbul'un kuzeydoğusunda yer alan bir doğa harikası olarak tanımlanmaktadır.

İstanbul'a sadece 97 km uzaklıktaki Ağva, Şile ilçesine bağlı bakir kalmış yerden biri. Yola çıktıktan 20 dakika sonra yolun sol tarafında karşımıza çıkan “Köy Kahvaltısı ve Gözleme” tabelasını görünce gözlerim yuvalarından fırladı. Köylü teyzemizin bizim için özel olarak açıp da, özenle odun ateşinde pişirdiği gözlemelerin tadına ise diyecek yoktu. Kelimenin tek anlamı ile muhteşemdi. Hele bir de belli bardakta gelen şu Türk çayı yok mu? Bunca zamandır Yurt dışında gezip de özlemediğimi söylesem, büyük yalan olur. Bardak üzerine bardak kıpkırmızı çaya doyduktan sonra yeniden yola koyulduk.

Elbette yollarda pek de enteresan bir durum yok. Kamyonlar ve İstanbul dışında çıkan diğer araçlar ile birlikte, tarfiği olmayan otobandan tıngır mıngır ağaçlıklı Ağva yoluna doğru yollandık.

Seneler önce çoğunlukla bahar ve yaz aylarında İstanbullular içi sayfiye yeri sayılan ama artık kışın da şehrin gürültüsünden kaçmak ve huzur içinde bir tatil geçirmek isteyenlerin bir numaralı tercihi olan yemyeşil bir rüya Ağva, bizim de bu hafta sonundaki tercihimiz oldu. Hem İstanbul'a yakın oluşu hem de bol oksijenli bir ortam vadediyor oluşu Ağva'ya gitmemiz için yeterli bir nedendi.

Vardığımızda bizi Hindiler, kuşlar ve horozlar karşıladı… Etrafta da başka kimsecikler yoktu. Belki bir iki tane romantik çift Ağva’nın büyülü doğasını ziyarete gelmişti bizim gibi okadar…

Odamız neredeyse muhteşem denecek kadar güzeldi. Ancak tek sorun şöminenin artık yanmıyor oluşuydu. Zamanında çıkan yangıdan ötürü, tahta bungalow’ların içinde ateş yakmanın pek de uygun olmadığına kanaat getirmişlerdi ancak bizimle bu detayı paylaşmamışlardı. Bu durumda ılıkça geçen günün yerini, gece sert ve fırtınalı bir soğuğa bırakınca, donarak can vermediğimiz için kendimizi oldukça şanslı hissettik. Birden dönen hava koşulları, denizi kabartmış, dalgaların kızgınlıkla kayalara çarpmasına neden olmuş, rüzgarı da alevlendirmiş, bizi odamızdan çıkamaz bir halde döndürmüştü.

Ancak ne yalan, trafik sesinden uzak, dalga ve rüzgar sesleri ile üşüyerek de olsa uyuyakalmanın cazibesi elbette tartışılmaz.


WOODYVILLE , Ağva

Gecelik konaklama fiyatları 260-300 TL arasıdır.
Yemekle açık büfe, hiç de fena değildi.
Aktivite olarak kışın; ata binmek ve yürüyüş yapmak söz konusu olabilir.
Karavanınız veya çadırınız var ise şayet baharda buraya gelmek muhteşem olabilir.

FAREWELL To Australia





Bu yazıyı uzun süre yazamadım.. Ellerim bir türlü klavye üzerinde gidip gelmeye başlamadı. Ancak yolculuğumu bitireli beri neredeyse 1 ay olacak ki adım adım geçtiğim ve geziğim tüm yollar geri kaldı. Yol boyunca yaptığım gibi geleceğe ve aydınlığa çevirdiğim yüzümü karanlıkta kbırakmadan bundan sonraki hayat yolculuğuma yine şuan olduğum yerden devam edeceğim.

Tüm yolculuğum boyunca benimle birlikte, yanımda gezen herkese, desteklerini esirgemeyen tüm sevdiklerime, yol boyunca tanıştığım tüm muhteşem ruhlara teşekkürü bir borç bilirim.

Geçtiğim her asfalt veya toprak yol, yüzdüğüm her okyanus suyu, içtiğim tattığım her güzel tat, tanıştığım, arkadaş dostolup paylaştığım her güzel an için herkese sonsuz teşekkürler...

Avustralya’da geçirdiğim 7 ay’ın kişiliğime, ruhuma ve bedenime kattığı tüm güzelliklerin bir ömür boyu üzerimdeki etkisini hissedebilmeyi, hissedemediğim takdirde ise yaşamın bana yol göstereceğine olan inancı bu yolda edindim.
Bu sebeptendir ki bugün başıma gelen iyi veya kötü herhangi bir şey yarın sonsuz mutluluğa ulaşmama neden olabilecek kadar değerli ve önemli olabilir.

Ben bu yolda tinsel değişimler yaşarken, az olsun sizin de içinizdeki sese bir parça olsun kulak verebilmenizi sağladıysam ne mutlu bana.

Tüm güzellikler sizinle olsun.
Sevgilerimle,
Jessie

26 Ekim 2010 Salı

PERTH


















Sydney & Melbourne'den sonra Avustralya'nın en büyük şehiri olan Perth'te zannedersem oksijen oranı bir hayli yüksek olacak ki kendimi asla bir şehirdeymişim gibi hissedemedim. Neredeyse her haftasonu canlı müzikli festival, parti ve benzeri aktivitelere yer veren bu enerjik şehir beni açıkçası büyüledi. Bir yanda nehir, diğer yanda Hint okyanusu,öbür tarafta gece hayati ve partiler, alışveriş ve rengarenk popülasyonu Perth'ü anlatmak için yeterli olacak mı bilmiyorum.

Bir Cumartesi gününü şehrin en popüler mekanı olan Hay Street'te Afganistan'dan tutunda İranlı, Ermenistanlı, çinli, Malezyalı, Koreli, Fransız ve ya Almanya'dan hatta Srilanka ve İrlanda'dan bile birileriyle tanışmak oldukça olası. Bu durumda tadına bakabileceğiniz yemek çeşitlerini siz hayal ede durun, şehir de Türk marketinden Hint Marketine ve daha nice ulkenin özel marketlerine rastlamak mümkün. Şahsen Türk marketinden kendime siyah zeytin almadan duramdım. Bir de istedim ki şu zeytin mahsuru zavallı Avustralya'lılar zeytin nedir anlasın. Kayış gibi bir şeyler satıyorlar kendi marketlerinde, ancak demek istediğim renkli popülasyon aynı zamanda geleneklerini devam ettirirken şehrin geri kalan multinaasyonel nüfusuna da hizmet veriyorlar. Belkide diğer kültürleri tanımak adına burası en ideal şehir diyebiliriz.
Daha çok hayran kaldığım bir başka durum ise şehir de ki trafik ve işleyiş. Şayet bir yerden bir yere gitmek istiyorsanız wwww.transperth.gov.au sitesine girip, saat kaçta ve hangi tarihte gdeceğiniz bilgilerini de yazarsanız, sayfa size güzergah değiştirmeniz gerekn araçlar ve ne kadar süreceği bilgisini de veriyor. Şahsen ben hayran kaldım.

Elbette merak edenlere şehir de karavan da kalmanın ideal olmadığını itiraf etmem gerekiyor. Ancak onun da kolayı var, burada o dakiraları çok ucuz. Bu durumda haftalık bir evin odasını pek uygun fiyata kiraladıgınız takdir de işiniz kolay. Yalnız öğrenci evi olmamasına ve evde sizden başka kalan birilerinin olmamasına özen göstermekte fayda var.

Uzun züren hareketli koşuşturmadan sonra, Perth muhteşem bir liman oldu.

Gelmeyi arzu edenleri beklerim...

18 Ekim 2010 Pazartesi

THE WIND WARRIOR TREE


Bu enteresan agac yuzyillardir ayni yonden gelen ruzgara karsi yasam savasi veriyor.
Ne enteresan degil mi? Inat edince yapilmayacak sey yok yeryuzunde. Dileyen israrci ruzgarin gucune, dileyen inatci agacin yalniz ama ustun performansina hayran kalabilir...

17 Ekim 2010 Pazar

SAND DUNES W.A.










Yol boyu buyuk hayranlik ile izledigim bu devasa kum daglarinin ruzgarlar vasitasiyla olusuyor olmasina hayret etmemek mumkun degil.

Bu doga harikasi devasa daglarin buyuklugu neredeyse yuzlerce kilometre devam ediyor.
Aksam uzeri gunes batmak uzereyken buraya sadece bu daglari gormek ve gezmek icin gelen turistleri dag tepelerinde yururken bulmak mumkun.


Ancak kum tepelerinin diger eglenceli taraflari da var: kimi sand borad yaparken kimi kumlari kayak yapmak icin kullaniyor.

Diger yandan bir cok offroad motorcunun ve 4W Drive(4 ceker) aracinda oyun bahcesi olan kumlarla yer yastan insan oyun oynuyor.

Hava Eylul ayi itibariyle bati Avustralya'da giderek isinmaya basliyor. Kisaca bu sezonda mayo ile kum kayagi yapmaktan daha eglenceli ne olabilir bilemiyorum...
Ha yaptin mi dye soranlariniza cevabim malesef hayir olacak ve bunun da hic bir ozel nedeni yok. kendimi bir daha ki sefer yaparim diyerek avuttum. Onun yerine kumlarda yuvarlanip, dag tepelerine once timanip sonra da ziplamayi daha eglenceli buldum. Ama siz siz olun yolunuz duserse firsati kacirmayin derim:)

8 Ekim 2010 Cuma

CORAL BAY






En az EX MOUTH kadar ünlü olan CORAL BAY’e sadece 125km güneye giderek 2 saatte ulaşmayı başardık. Buraya bayıldığımı itiraf ediyorum. Lacivert denizin ve beyaz yumuşacık kumların birleştiği bu mekana cennetten başka niteleyici bir kelime yakıştıramadım. Kasabaya girdiğiniz anda etrfınızı sarıp sarmalayan o muhteşem okyanusu hiç unutmayacağım...

Her şeye rağmen Ex Mouth’ta yakaladığım balık çeşitliliğini burada bulamadım ancak denizin altındaki sponge’lar ve başkalaşmış rengarenk kayalar yine beni benden aldı balıkların dünyasına götürdü.

Coral Bay Ex mouth’un aksine kumsalları ile öne çıkıyor. Kimi kumsallarda balık tutmak yasak, kimilerinde ise dalış tehlikeli. Ancak bu kumsallarda altı tamamen cam olan tekneler de gezerek denizi incelemek mümkün. Hem Ex Mouth hem de Coral Bay’in zannedersem tek handikapı rüzgarlı oluşu. Denizden çıktığınız anda kum fırtınasına tutulup tam kaçacakken sineklerin istilasına uğruyorsunuz.

Yazık ki Batı Avustralya’nın en kötü tarafı her yerin aşırı sinekli oluşu. Zannederim burada yetişen hayvanlardan kaynaklanan bu sinekler zamanında hepimizin sıklıkla bildiği bir deyime neden olmuş. Yani deyimin kaynağının şahsen ben Avustralya olduğuna kanaat getirdim. Hani ağzı açık esneyenlere “Ağzını kapata sinek kaçmasın “derler ya, burada değil ağzınız açık esnemek, ağzınızın nefes bile almamanızda büyük fayda var derim. İşin şakası bir yana güneş battıktan sonra ortadan bir anda yok olan sinekler dışında doğal güzellikleri ile batı Avustralya’ya şahsen hayran kaldım.