13 Şubat 2010 Cumartesi

THAILAND, BANGKOK HAVA ALANI



İşte büyük an, medeniyet. Merhaba, Bangkok havaalanı. Her yerde parfümeriler, restoranlar, elektronikçiler, kitapçılar… İnanamıyorduk, gözlerimize inanamıyorduk. Ve keyfimiz çok yerindeydi, adım başı ATM vardı, meyvalar, meyva suları, Hersey’s çikolata, M&M kendimi askerden 5 ay sonra şehre dönen komandolar gibi hissediyordum. Yani öyle bir andı ki bu, ona buna saldıracak kadar görmemiş değildim ama gördüklerim karşısındaki hayretimi de gizleyemiyordum. Bilmediğimden değildi elbette bu duygularım, sadece beklemediğimdendi, alışkanlıklarımı unutup yerine yenilerini ekleyişimdendi. Yoksa Bangkok havaalanını da, adaları da az çok biliyordum. Sadece bu çocuksu masum heyecan ve bu kadarcık küçücük bir şey ile mutlu olma durumu hoşuma gitmişti. Ve uzattıkça da uzatıyordum.

Bu durumda, 2 gerçek Backpacker gibi kendimizi Toursit Information bürosuna attık ve kalabileceğimiz en ucuz oteli araştırdık. Hmmm beklide biz hemen adalara geçmeliydik. Bu durumda ben çantalar ile aşağıda beklerken Vanessa yukarı da Phuket’e gidebilmemiz için uçuş bakmaya gitti. Tabi ki aynı güne uçak yoktu, ertesi sabah için Phuket biletlerimizi aldık ve bize ayrılan Bangkok havaalanına en yakın otele doğru yola koyulduk.

Havaalanından çıkar çıkmaz yine o felaket fırın sıcağı yüzüme çarptı. Galiba bunca soğukta küçülen vücudum birden artı 40 dereceyi algılamada güçlük çekerek şişmeye başlamıştı. O an ki tek hayalim otel odamıza giderek acil sıcak-soğuk veya ılık bir duşa girmekti. Yok yok tek hayalim bu değildi, yemekte yemek istiyordum. Hem de lezzetti deniz ürünlerini tatmak için zor tutuyordum kendimi. Ah çok sıcaktı. Ne kadarda hiç bir şeyden mutlu olamıyordum. Hah şaka mı yapıyordum, çok mutluydum ben. Neydi ki sorun, sadece hava 40 dereceydi ve nem oranı da % 70. Ne vardı ki bunda? Kendimle dalga geçmek sanırım hoşuma gidiyordu. Artık çantalarımız çok daha ağırdı. Yeni aldığımız kıyafetler de bu sıcakta bizim üzerimizde duramayacağına göre çantanın en dibini boylamışlardı. Uzun bir süre de orada kalacaklardı.

Otel’deki müthiş karidesli Pad-hai ve üzerine lokal soğuk bira bizi dünyanın en mutlu iki insanı yapmıştı. Odaya gidip, iki gün evvel parmağımın ucunu sokmayacağım kıvamda soğuk bir duş aldım. Sabah gene erken kalkacaktık. Uçak 08.10’da kalkıyordu ve sadece 1 saat sürecekti. Çok yorgundum, tarifi yok. Yatağa vücudumu bırakmam ile uyumam bir oldu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder