30 Ağustos 2010 Pazartesi

FESTIVAL OF PEARL


























Festivaller ülkesi Avustralya.
Adım başı bir festivale imza atan Avustralya’nın batı kıyısı olan Broome adlı şehir, her sene denizden topladığı inciler ile bir miras yaratıyor. Ülkenin yerel halkının yanı sıra, gezen (sırt çantalıların) backpacker’ların da uğrak mekanı olan Broome, her sene Ağustos aynının sonunda bu mucizevi inciler adına düzenlediği festivalde yüzlerce ülkeden göç edip burada huzur içinde yaşayan insanların etnik kültürlerine de değiniyor.

Festivalin ilk günü bir panayır alanında küçük çocukların her ülkenin bayraklarını taşımaları ile başladı. Türkiye’de katılımcı ülkelerden bir tanesiydi. Ancak elbette bayrağı Türk değil Avustralyalı bir çocuk taşıyordu. Bu rengarenk gösterinin bir parçası olmak ve varlığımı bu ülkede bir turist olarak sürdürüyor olmak ise benim için büyük bir şeref.

Festival Dolunayın ufuktan yükselmesi ile bambaşka bir hava kazandı. Şayet o gece karavanımız soyulmasaydı, batı Avustralya’da geçirmiş olduğum en güzel günlerden biri olacaktı ancak bazı kendini bilmez 12 yaşındaki haylaz çocukların saldırısına uğramak, gece boyunca sağa sola sorup çalınan elektronik eşyalarımızın peşinden koşmak ruhumuzu pek de aydınlatmadı.

Festivalin son gününe dönecek olursam; yine şahane bir geçiş ile tüm ülkelerin geleneksel kıyafetleri içinde düzenlenen tur izlenmeye değerdi.
Burada her ne etkinlik düzenleniyorsa gerçekten de insanın ağzını açık bırakıyor. Muhteşem dans kıyafetleri içinde müzik eşliğinde dans eden ilk okul çocukları, rengarenk kostümler içinde festivale neşe katan ebeveyniler, Alice Harikalar Diyarından fırlamış, koca şapkalı küçük çocuklar ve daha nicelerinin fotoğraflarını çekerken büyük keyif aldım. Dilerim siz de fotoğraflara bakarken yaşadığım heyecanı benimle paylaşabilirsiniz.

29 Ağustos 2010 Pazar

STAIR WAY TO THE MOON







Her ayın sonunda dolunay zamanı ufuktan yükselen ay’ın şahane görüntüsünü paylaşmak istiyorum.

Gün batımı kadar ay doğumunun da tarifi edilmez bir ihtişamı olduğu bir kesin…
Önce portakal rengiyle yavaşça gökyüzüne yükselen ay, neredeyse 10 dakika içinde bembeyaz devasa bir topa dönüşüp, saçtığı ışık ile insanı kendinden alıp götürüyor doğrusu.http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=3555150457590823372

Hele de o keskin yansımanın denizdeki karşılığına söylenecek söz bulmakta zorlanıyorum.

Ömrüm boyunca ayı ne bu kadar büyük ve yakın ne de böylesine sihir saçarken gördüğüm hatırlamıyorum.

Güney yarım kürenin ruhumu aydınlatmasına sizlerin de seyirci olduğunuzu biliyor olmak beni daha da yüreklendiriyor.

Her şey gönlümüzce olsun…

Jessie

22 Ağustos 2010 Pazar

HAVING FUN ON BOAB TREES



The best Camping Spot In Broome...

NATURAL IM-BALANCES




Açıkçasını söylemek gerekirse, birkaç belgesel den de öğrendiğim kadarıyla doğanın dengesine insanlar müdahale edenince oluşan sonuçlar zaman zaman geri dönülmez olabiliyor. Bir belgeselde kasabayı kaplayan kurbağalardan kurtulmak için bir zehir üretilip neredeyse hepsini yok ettikten iki hafta sonra, kasaba sineklerin istilasına uğruyordu. Görünen o ki, etrafta zıplayarak gezen ve abuk subuk sesler çıkartan bu yaratıkları, gıda maddesi olarak sinekleri kullandıkları göz ardı edilmişti. Bu durumda yapılması gereken elbette, başka bir kasabadan bu kasabaya kurbağa ihraç etmekti. Kısaca bazen alınan kararların olası sonuçlarını göz önüne almadan hareket edince, başlanılan noktanın ötesinde bir çok adım geri gitmek söz konusu olabilirdi.

Avustralya’da ise yine buna benzer bir durum seneler önce söz konusu olmuş. Zaman zaman turistlerin ölüm nedeni olan timsahları az olsun ortadan kaldırmak için başka ülkelerden zehirli kurbağalar getiren ülke sonunda, getirttikleri kurbağaları yok etmenin yollarını arar olmuş. Çareyi ise kurbağa tuzakları üretmekte bulmuşlar. Yukarı da ki fotoğraf ise bu durumun birebir sonucu…
Görünen o ki; insanlığın daha alması gereken bir çok ders, seçerken dikkatli olması gereken bir çok yol ve göz önüne alması gereken bir çok değişkeni var.

THE GREAT SANDY DESERT, W.A.







Broome'dan henüz ayrıldık.
400km boylu boyunca ilerledikten sonra yolun sol tarafında karşımıza bu devasa çöl çıkıverdi.
Güneye indikçe soğuması gereken hava tersine daha da ısınmıştı sanki...
Ancak gün batımları bu sonsuz gökyüzünde izlemeye hayat boyu değecek kadar güzel.
Etrafta bir tek bina, bir yapı dahi olmadığından insanın ufka bakıpta geleceği görmesi neredeyse an meselesi...
Bakalım Batı Avustralya'nın bize vaad edeceği neler var sırada?

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Horse Races In Broome









Zannedersem bu şehrin en büyük aktivitelerinden biri olan atyarışlarını, seyretme şerefine nail olduğum için oldukça şanslıyım

Karavanın tepesine önceden kurduğumuz deck bu bağlamda çok işe yaradı.

Ortalama 7 ayrı yarış yapıldı. Her seferinde kameramla olabildiğine iyi foroğraflar çekmek için çabaladım durdum. Ancak ya çok hızlı geçtiler ya da çok uzak kaldılar...

Herşeye rağmen, kan ter içinde güneşin altında parıldayan bu kaslı canlıları resmetmek, 1 metre yakınlarından onları seyretmek benim için büyük bir keyifti...

Yarışı izlemeye gelenler ise düğüne gider gibi giyinmişlerdi. Özellikle kadınlar, büyük tüylü şapkalar, yüksek topuklu ayakkabılar ve şık kokteyl kıyafetleri içinde büyük bir hava ile salına salına etrafta yürüyorlardı:)

AROUND BROOME












West Australıa ıs The Best:)
Havasına suyuna, China Town'undan, Hint okyanusuna, atla okyanusta geziye çıkanlarından, arabasını kumsalın kenarına park edip kamp yapanlarına kadar.... Sadece 12.000 kiinin yaşadığı Broome'da hergün yeni bir evinşa ediliyor.
Şimdiye kadar gördüğüm en mutlu Aborijinler ise zannedersem bu şehirde yaşıyor...