13 Temmuz 2010 Salı

AROUND ALICE SPRINGS “SIMPSONS GAP”





















Açıkçası Aliice Springs gelme nedenimiz sadece çölden kurtulmak ve az olsun medeniyetin içine geri dönmekti. Her ne kadar Alice bize bu duyguyu fazla verememişte olsa, şehir benzeri bir yer bulduğumuz için mutluydum. En azından haftalardır yıkanmayan eşyalarımızı yıkayıp, doğru düzgün bir market alışverişi yapma şansına erişmiştik.


Bir şekilde Kuzey’e doğru ilerlerken Aborijin popülasyonunun çoğalmakta olduğu ilgimi çekti. Ve o sırada anladım ki, meğer zaten Aborijinler hiçbir zaman doğu kıyı kesiminde yaşamlarını sürdürmemişlerdi. Onlar daha çok kıtanın kara kısmında yaşamlarını sürdürüyor ve koca taş yığınlarının arasında ritüellerini gerçekleştiriyorlardı. Dolayısıyla da beyaz insanlar, ülkelerini istila ettiklerinden beri pek de bir yere kıpırdayamamışlardı. Şimdiler de ise Alice Springs etrafında onlar için özel olarak inşa elden getto kılıklı evlerde yaşıyorlar. Her gece bir çoğu sarhoş oluyor, bir diğer kısmı ise yüksek sesle bağırıp çağırıyordu. Dolayısıyla şehrin bir ucundan diğerine geçerken Aborijinleri duymadan veya görmeden gitmek neredeyse imkansızdı.


Güzelce bir şehir havasından sonra, Alice Springs etrafındaki ulusal parkları gezmeye koyulduk. Elbette hepsini görmek nasip olmadı ancak Simspsons Gap bunlardan bir tanesiydi. Kayaların zaman içerisinde aldıkları bu enteresan şekillerin eminim bambaşka bir açıklaması vardır. Zamanla oluşan küçük gölün üzerindeki yansımalar, yeşilin o can alıcı muhteşem rengi ile birleşen mavi gökyüzü yine her zamanki gibi her şeyi kendi diliyle anlatıyor.


Geceleri ateş yakmamış olsaydık belki şuan yaşamıyor bile olabilirdim. Her gece güneş battıktan hemen sonra dondurucu bu soğuğun bitip, günün yeniden beni ısıtacak olması dileği ile uyuduğumu artık bugün itiraf ediyorum. Ancak her şeye rağmen, yolculuğum boyunca karşılaştığım her türlü zorluğun beni endişelendirmek veya üzmek yerine daha çok motive ettiğini ve garip durumu bile aslında gülerek karşılayabileceğimi görüyorum artık. Bugün güneşli geçen tüm günlere teşekkür ediyor ve en güzel hava şartlarının en kısa zamanda karşımıza çıkmasını diliyorum.

Tüm soğuyan yerlerimdeki acılarıma rağmen, karavanın hemen arkasındaki şahane mutfakta özenle pişirdiğimiz tüm taze ekmekler, lezzetli pizzalar, sebzeli risottolar ve maple şuruplu, nutellalı pancake'lerinde miğdem de ısınmama yardımcı olduklarını da eklemeden geçmeyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder