18 Temmuz 2010 Pazar

EDITH FALLS "SWEET POOL"












Bu sabah güne uyandığımız da saat 06.00’yı gösteriyordu. Erken kalkan yol alır düşüncesiyle, hızlı bir kahvaltı ettikten hemen sonra, parkın dışında kaldığımız yerden hareketle şelalelerin yolunu tuttuk. Bir diğer ayrıntıya değinecek olursam, parkta karavanlar için ayrılan alan sayısı 40-50 arasında sınırlı olduğu için karavan park’ta kalmayı tercih etmedik. Diğer yandan hiçbir ulusal parkta öylesine park ederek geceyi geçirme söz konusu olmadığı için, elbette kendimizi çayır çimenin ortasına atarak, ufak bir ateş eşliğinde geceyi geçirdik

Gece bir ara, Aborijinlerin çığırtılarını ve bira şişelerini etrafa saçtıklarını duyduk ancak endişe etmedik. Zaten neden sonra ortadan kayboldular. Genellikle agresif gözüken ama zararsız olan bu insanlar için her gün üzülmekten başka elimden hiçbir şey gelmiyor. Bugün itibariyle çoğunun 40’lı yaşlarında bu dünyadan göçtüğünü öğrendim. Sebebini sorduğumda ise aldığım cevap her şeyi açıklıyordu. Elbette belki de daha fazla yaşamak istemiyorlardı. Neredeyse tüm Aborijinler gün boyunca alkol alıyor ve etrafta sarhoş geziyorlardı. Bu durumda onları durdurmaya çalışan devlet ise çözümü, günlük satın alabilecekleri bir içki limiti koymakta bulmuştu. Elbette Avustrala’da içki alırken dahi kimlik göstermek zorundasınız. Bu durumda oluşan bilgi bankasından ne kadar içki satın aldığınızı bulmak pek de zor olmasa gerek.

Şelaleye geri dönecek olursak, yürüyüşün ilk kısmı pek zorlayıcıydı. Metreler boyunca uzanan taş merdivenleri tırmandıktan sonra, dağa ulaşmayı sonunda başarmıştık. Sonraki yol ise oluşan su birikintilerinin yanından düz yolda giderek geçiyordu. Toplamda yürüyüşümüz 8km sürmeliydi ancak yolda 7 aydır yanımda özenle taşıdığım fularımı kaybedince, gerisin geri 2km daha yürüyüp, sonra da aynı yolu 2km daha yürümek durumunda kalmış ancak sonunda aradığımızı bulmuştuk. Bu durumda 12km yolu güneşin altında yürümek zorunda kalan bedenlerimiz yolun sonunda bizi terk etmek istemişti. En son arabaya ulaştığımızda ise, yemin ederim bacaklarım dahil, ellerim kollarım bütün vücudum titriyordu. Nehirlerin hepsi biri birinden mükemmeldi, suyun ısısı, etrafta kimseciklerin olmayışı ve gökyüzünün mavi rengi ile ahenk içindeki ağaçların arasında yüzmek tartışmasız müthiş keyifliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder