17 Ağustos 2011 Çarşamba

CLIMBING UP TO RINJANI, VOLCANO OF LOMBOK (3726 m)




















Aslına bakarsanız volkana tırmanma hikayemiz, Gili Adalarından bir tanesinde gezmeye cıkmış iken gördüğümüz ilk turistik programlar yapan dükkana girdiğimiz anda duvarda gördüğümüz resimlerle başladı. Sanki neredeyse Endonezya’ya gelen tüm turistlerin mutlaka yaptığı bir aktiviteymiş gibi gözüküyordu. Bu nedenle hiç tereddüt etmeden, yapılan indirim ardından ortalama 130 dolara 4 gün ve 3 gece sürecek olan bu Volkan turunu aldık gitti.

İşin ehemmiyeti ise, tırmanmaya saatler kala ortaya çıktı. Dağın tepesinde havanın ne kadar soğuk olduğunu, tehlikeli uçurumların varlığını ve milyonda bir de olsa düşüp ölen birilerinin tarihte var olduğunu aslında tam da o anda öğreniyorduk. Her gün ortalama 9 saat yürüyüş yapmamız gerekiyordu ve turu alan herkes de volkanın tepesine kadar tırmanamıyordu. Tüm bu şüpheli durumlar eşliğinde ilk günümüzü Lombok adasının 600 metre tepesinde varlığını sürdüren küçük köyin etrafındaki şelaleleri gezerek ve bize eşlik edecek olan 2 çifti daha yakından tanıyarak geçirdik. İlk çiftimiz Kaliforniya’da yaşayan astrologlardı ve NASA için çalışıyorlardı. Diğer çift ise Fransa’da yaşayan tiyatro yapan bir aktris ve aktördü. Hepsi birbirinden şeker bu insanların hiç biri daha evvel bir volkana tırmanmamıştı. Hiç birimiz gerçekten dağcı veya benzeri bir kalifikasyona sahip değildik bu nedenle, evren ve tüm enerjilerin yanımızda olmasını dileyerek, akşam yemeğimizi yedikten hemen sonra uykuya daldık.

Sabahın ilk ışıklarıyla, muzlu pancake’lerimizi yedikten hemen sonra, bizi Rinjani Ulusal Park’ın girişine bıraktılar. Ve işte yolculuğumuz başlıyordu. İlk gün 2000 metre tırmanıyor olacaktık. İlk durağa gelmemiz 1 saatimizi almıştı. Kocaman ağaçlarla çevirili bu yağmur ormanının ortasından geçmek muhteşem bir duyguydu. Ağaçların kökleri metreler boyunca uzayıp gidiyordu. Güneş ise tatlı tatlı ağaçların arasından süzülüp bizi azıcık ısıtıyordu. Korkuyla başlayan yolculuk gayette sempatik ilerliyordu açıkcası.

POSS II
İkinci dinlenme noktasına gelene değin 1saat daha tırmandık. Ve artık üçüncü dinlenme noktasına geldiğimizde dağın etrafını sis basmış, terleyen vücudumu iliklerime kadar dondurur hale getirmişti. Çantamda bulduğum sweatshirt’ü giymeme rağmen tir tir titriyordum. Yol boyunca bize eşlik eden ve 3 gün boyunca bize yemek yapacak olan “Porter-taşıyıcılar” şimdi bizim için ateş yakmış ve sıcak çay ile ısınmamızı sağlamaya çalışıyorlardı ama nafile. Zannedersem 1000 metreye yakın tırmanmış ve artık dağın etkisi altına girmiştik. Sebzelerden oluşan ilk noodle soop’umuzun tadı hiç de fena değildi ve tatlı olarak da ananas ikram etmişlerdi. Biraz daha çay, azıcık daha dinlenmece derken yeniden iş başa düştü ve yola koyulduk.
Dağ yolu bitki örtüsünün de değişimi ile giderek dikleşmeye başlamıştı. Biraz evvel sadece yürürken artık kayaları büyük adımlarla tırmanmaya geçmiştik. Ufaktan nefesim kesiliyordu ama çaktırmamaya çalışarak yola devam ediyordum. Ne yalan hiç bitecek gibi de durmuyordu. Tepeye varmamız 3 saat sürdü. Ancak geldiğimiz alanda kamp yapacak yer olmadığı için bir sonraki destinasyona ilerlemek durumunda kalmıştık. Bu da yarım saat daha yürümek demek oluyordu. Biraz kurabiye, b,r iki tane muz derken kendimizi tepede bulduk. Aman allahım bulutların üzerindeydik gerçekten de. Dağın etrafı bulutlarla kaplıydı ancak tepesi açıktı, işte tam o açık alanda kamp yapıyorduk. Fotoğraf makinemi elimden bırakamadım. Sanırım yüzlerce fotoğraf çekmiş olmalıyım. Bu eşsiz güzelliğin tarifi edilmez hazzını kelimelere dökmek neredeyse imkansız. Sadece rüzgarın sesi ve bulutların tepesinden ağır ağır batan güneş. Gerçekten nefes nefese kalmama, bütün kaslarımın ağrısına, dermansızlığıma değişmişti. Orada olduğum için çok mutluydum ancak henüz hala bir zafer başarmış sayılmazdık. Ortalama yüksekliğimiz 2700 metreydi. Ve yarın 2000 metre çıktığımız gibi iniyor olacaktık. Kendi kendime, yerliler eğer sırtlarında bunca eşya ile kayalardan aşağı inebiliyorsa ben de inebilirim diyordum ama yine de yükseklik korkum olmamasına rağmen kendimden emin olamıyordum. Belki de ben de tepeye ulaşamayanlardan olacaktım.

1 yorum:

  1. benim cesur kızım, güzel bir deneyim yaşamıssın
    ama iyiki bu tehlikeleri bana söylemedin yoksa
    sen dağdan inene kadar uyayamazdım seni seviyorum

    YanıtlaSil