28 Mayıs 2010 Cuma

BACK TO BYRON BAY





Bugün burada geçirdiğimiz 6. Gün. Hiç daha önce 2’den uzun zaman geçirdiğimiz yerlere kendimi bunca ait hissetmemiştim. Diyeceksiniz ki belki artık yerleşik düzeni özlemişsindir. Nicedir böyle bir duyguyu içimde barındırmıyorum ancak Byron Bay’in tılsımlı havasına kapılmış ben de diğer gelen herkes gibi akıp gidiyorum. 1 hafta tatil yapmak için geldikleri şehirden 1 ay olmasına rağmen ayrılamayanları, dolaşırken gelip, yaşayıp, gittikten sonra yeniden gelenlerle bile tanıştık.
Byron Bay için Hippi cenneti diyorlar nitekim öyle de sayılır. Sokakta yürürken ayakları çıplak birilerinin sigara istemek için yanınıza geldiğine dahi şahit olabilirsiniz. İlgin bir şekilde gün içinde kumsal da veya parkta “free barbeque” yaparak, acıkanlara bedava yemek bile sağlanan bu şehir aynı zamanda da bir rehabilitasyon merkezi. Sokakta hippi olanların yanı sıra, uyuşturucudan yakalanarak buradaki merkezde tedavi görenlere de rastlamak mümkün. Dün, Avustralyalı bir arkadaşımdan aldığım bilgilere göre Avustralya aynı zamanda dünyada ki en çok uyuşturucu trafiğinin olduğu yermiş. Byron Bay’deki bu merkese “Britney Spears”dı bile gelirken yolda görmüşler. Kısaca bu şehir, her gelene iyi geliyor diyebiliriz.


BAYRON BAY “Main Beach”


Sörfçülerin uğrak noktası olan Byron Bay’de backpacker ve backpacker otellerinden daha ziyade kamp alanları ve karavanlar var. Yani Avustralya’yı ziyarete gelen ve aynı zamanda bohem yaşayan kim varsa Byron Bay’e uğramadan geçmiyor. Sabah saatlerinde, 06.00 sularında başlayarak, geceyi garip yerlerde para ödemeden geçiren tüm karavanlar ufak ufak Main Beach’e doğru geliyor. Hafif hava ısındığında ve saat 09.00 civarına geldiğinde önce koşanları sonra bisiklete binenleri görmeye başlıyorsunuz etrafta.Sonra sörfçüler ve deniz,kum meraklıları giriyor devreye.Neredeyse hava kararana kadar kimse kumsaldan kıpırdamıyor. Çimlerin üzerinde uzananlar, okyanustaki dalgalarla oynayanlar ya da kumda uzanmış uyuyakalanlar…işte Byron’un gerçeği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder