28 Mayıs 2010 Cuma

BYRON BAY “Whites Beach”


















Eğer yolda tanıştığımız arkadaşlarımız olmasaydı bu bölgeyi görme şansına beklide asla erişemeyecektik. Uzunca bir süre berbat bir yolda devam ederek 2 ayrı kumsal geçtikten sonra tepeye doğru uzanan, kimseciklerin olmadığı bu ormanın ortasında “Whites Beach” tabelasını görünce, sonunda geldiğimizi anladık.


Grant ve oğlu Jackson önce yürüyor biz ise Vanessa ile arkadan patika yolu takip ediyorduk. Yukarıdan manzara enfes gözüküyordu. Yalnız bu yolun dönüşü belli ki acılı olacaktı. Taştan merdivenler bizi neredeyse 100lerce metre aşağıya indirmiş, sonunda inanılmaz bir kumsala ulaşmamızı sağlamıştı. Deniz deki dalgaların arasına karışmak insanoğlu için oldukça tehlikeli gözüküyordu. Üstelik dalgaların yanı sıra kumsal da alçak ve yüksek zemin de söz konusuydu. Yani gelen bir dalga ile yere bastığınızı zannettiğinizin 2. Dakikasında tepe taklak olabilirsiniz demek oluyordu bu. Üstelik “life guard” da yoktu. Yani başınıza bir şey gelse sizi kurtarmaya gelecek 1 kişi dahi bulamazdınız etrafta. Eh hal böyle olunca, bu alabildiğince uçsuz bucaksız uzanan doğa harikası kumsalı seyre daldık. Kayaların üzerine tırmanıp, çılgınlar gibi kükreyen okyanusu izledik. İşin ilginç ve güzel yanı, dalgaların kayaların hemen etrafında oluşturduğu küçük lagunlardı.İşte onların içine girebilmek mümkündü. Yine de okyanusa girmiş sayılırdık öyle değil mi?

Nitekim, öncelikle suya girmeye çekindiğimi itiraf etmeliyim. Ancak sonunda bu yersiz ıslanma ve üşüme duygusunu bir kenara bırakıp, kendimi okyanusa atmaya karar verdim. Kayaların hemen önünde oluşan doğal havuza girdikten 2 dakika sonra dalgalar bizi kazanın içindeymişiz gibi kepçeyle çevirmeye başladılar. İnanın içim dışım her yerim kum oluncaya kadar kendimi suyla birlikte çalkalatmaya devam ettim. Ne yalan çok da büyük keyif aldım.


Jackson ve Grant ilerideki mağaraya bakmaya gittiklerinde, kumsala serilmiş olduğumuz alanda sular yükselmeye başlamıştı bile. Yani eğer burayı 20 dakika içinde terk etmezsek biz de sular altında kalabilirdik. Bu kumsala ulaşmak için geldiğimiz yolda pek kolay değildi ne yalan. Yol boyunca kayaların üzerinde dengede durarak yürümeye çalışmaktan ayaklarımı azıcık parçalamıştım. Ama değerdi, buraya kadar yürümeye ve şimdi gerisin geri dönmeye… Bu durumda bu sonsuz, uçsuz bucaksız kumsalı terk etmek adına tekrar yola koyulduk.


Her nedense, sanki taş atmışız da kolumuz yorulmuşçasına hepimiz acıkmıştık. Hemen ormanın orta yerine bıraktığımız park halinde ki aracın arka tarafı mutfak oluyordu. Bu durumda Grant, nasıl yaptı bilemiyorum ancak bize mükemmel bir pizza hazırladı. O mutfakta pizza yapmanın ve lezzetinin mükemmelliği altında ezildiğimiz ve aşırı etkilendiğimi de ayrıca itiraf ediyorum.Üstelik, hemen akabinde bize şuruplu ve tartınçlı yumurtalı ekmekte hazırlamış ve gönüllerimiz de taht kurarak bize alıştığımızın dışında bir ziyafet yaşatmıştı. Bu durumda Grant’e hem bu şahane gün için hem de aşçılığı için teşekkür ederek Whites Beach’ten ayrıldık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder