3 Şubat 2010 Çarşamba

GOA VE INSANSEVER HAYVANLARI




Buraya gelmeden önce birkaç arkadaşımla konuştuğumda sinekleri ile ilgili dedikoduları almış, normalden çok daha büyük olduklarını öğrenmiş ve hatta bu sivri sineklere bir de devasa böceklerin de eşlik edeceği bilgisini edinmiştim. Ancak kimse diğer doğa hayvanlarının da odamızda bize misafirlik edebileceği söylememiş, konuyla ilgili de hiç uyarmamıştı.

Goa’ya vardıktan sonraki 34 gün boyunca rahat edebildiğimiz bir otel bulamadığımız için, sürekli hareket halinde olduğumuz odalarda dikkatimizi bir tek sinekler çekmişti. Önlemimizi de olabildiğince alıyorduk aslında ama gene de bir soktular mı kaşıntısı birkaç gün devam ediyordu. Odadaki fanı hiç durdurmuyor ve aynı zamanda sinek kovarları üzerimize sıkıyor bir de mutlaka camları, kapıları kapalı tutuyorduk. Bu şapsal yaratıkların saldırısından güneş battıktan hemen sonra kurtulmak inanın imkansız. Bütün Hindistan’da tütsüler, biganlar yakılarak, göz gözü görmeyecek şekilde sinek kovan dumanlar kaplıyor. Ancak güneş batışı akabinde ki 2 saatte dışarıdaysanız geçmiş olsun. Bir de bu saatte motor üzerindeyseniz işte o zaman da vücudunuz mezarlığa dönüyor. Hava da uçuşan aptal sinekler ağzınıza, yüzünüze, kollarınıza ve açıkta olan diğer muhtelif yerlerinize çarpıp duruyorlar.
Şimdi bu sivri sinekler detaylarının yanı sıra başımıza gelen sempatik hikayeyi paylaşmak istiyorum. Bir gece ben odaya Vanessa’dan erken döndüm. Tuvalete girdiğim de ise elim büyüklüğünde korkmuş bir kurbağa ile göz göze geldim. O benden korktu ben ise ondan. Ancak yapacak bir şey olmadığı için tuvaletteki işimi bi
tirip, gayet normal bir şekilde yatağıma girip yattım. Gecenin ilerleyen saatlerinde odaya gelen Vanessa’nın ilk başta varlığını bile hissetmemiştim.

Ta ki, çığlık çığlığa tuvaletten çıkarak, söylene söylene yatağa girene ve isyan etmekten vazgeçene kadar. Meğer minik kurbağa kendine klozet kapağını yer bilmiş. Eh tuvaleti kullanamayan arkadaşım ise sinir krizi geçirmiş. Sabah karşı uyanıp tuvalete gittiğim de kurbacığı ortalarda göremedim. Vanessa’ya müjdeli haberi verdim ama uyuyordu ve benimle pek ilgilenmedi. Sabah uyandığında ise bana rüya görüp görmediğini, kurbanın orada olup olmadığını sordu. Ben de “yok” dedim “gitti” halbuki meğersem kapının üzerinde saklanmaya karar vermiş. Hemen otel görevlisi ile konuştuk ve kurbağayı alıp götürdü. O akşam eve geldiğimiz de ise, kurbağa tekrar geri gelmiş, bu sefer odanın içine girmiş perdenin arkasında saklanıyordu. Önce nerede olduğunu göremedim ve Vanessa’nın artık hayal gördüğünü düşündüm. Dolayısıyla etrafı keşfe çıkmışken duvarda ki kertenkele takıldı gözüme. Bundan bahsediyorsan bu kertenkele dedim. Bunu duyan Vanessa ise ufak çaplı kızgın bir ifade ile “hayır” diye cevap verdi, “Kubağa gene odada” bu sefer baktıkça, etraftaki anlamsız karıncaları, adını bile bilmediğim böcekleri de görmeye başladım. Ama ormanın hemen içindeydik ve evimiz de giriş katındaydı. Yani sadece 4 tane merdiveni tırmanmak hiç bir yaratık için zor olmasa gerekti. Bundan doğal ne olabilirdi ki… Belki de dediğim gibi Hindistan hayvanları insan severdir ve pozitif enerjiye geliyordur, olamaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder