3 Şubat 2010 Çarşamba

VE “GOA”






Şöyle hiç Goa’yı görmeden hayal edecek olsa kişi aklına, sadece fonetiğinden neler gelir insanın. Böyle sanki gizemli, değişik ve hatta tılsımlı bir isim Goa. Sanki aynı zamanda sürprizli, farklı ve hatta yaşam enerjisi gibi geliyor kulağa. Sanki akan şelalelerin ortasında ki bir gölün etrafında, yemyeşil ağaçların salkım salkım olduğu bir mekanda birbirinden güzel binlerce insanın huzurdan ve mutluluktan tavan yapmış yüz ifadeleriyle dans ettiği geliyordu benim gözümün önüne. Herkesin, aslında arkadaşın olduğunu hissettiğin ama kimseyi tanımadığın bir ortam gibi sanki. Tabi bunlar sadece benim hayal gücümün ürünü olan Goa’da varlığını sürdürüyordu. Ancak elbette hayalimdeki Goa ie karşılaştığım arasında ciddi bir fark var. Yine de Goa’nın şimdiye kadar inandığım ve hissettiğim bir enerjisi var. Yeterince hayal ederseniz başınıza gelmeyecek bir şey yok.

Geldiğimiz ilk gün burası çok büyük geldi gözüme. Goa ki 100’den fazla beach’i var. Bu da benim edindiğim bilgiler ile…Belki buranın yerlisine sorsam daha fazla var diyecekti bana. Geldiğimiz ilk gün hemen kendimizi tuttuğumuz Guest House’ın yanında ki Munchees adlı restorana atıverdik. Şimdi hatırlıyorum da, yolculuk oldukça yorucu gelmişti ve orada önüme hemen garsonun getirdiği Anans suyu gerçekten soğukluğuyla beni ve her şeyimi benden alıp o an gitmişti. Akabinde gelen falafel ise beni bambaşka yerlere götürmüş hatta Goa’ya kendimi getirdiğim içinde kendime teşekkür ettirmişti. Az sonra, biraz bilgisayarlarımızla ilgilendikten hemen sonra yani ( o ana kadar bir daha ona fazla dokunmak istemeyeceğimi bilmiyordum. Daha Goa’yı kavrayamamıştım) otelimize gidip hemen üzerimizi değiştirip kendimizi Anjuna Beach’ e atmaya karar verdik. Bu yerinde kararımıza doğru ilerlerken yolda binlerce satıcının satmaya çalıştığı, paşmina, elbise, t-shirt, deri, kıyafetler ve etekler ve halhallar, küpeler, kolyeler ve ve ve… binlerce her şey için yapılan pazarlıklar… 400 rupiden 100 rupiye inmeler. Pazarlık anlamında insanın algısını bozacak kadar enteresan uçlara giden paralar. Hiçbir fiyat mı ilk söylenene azıcık yakın olamaz. Ve siz ne kadar diye sorduktan sonra gelen “what is your best price, tell me yours…No business today. You buy some thing for luck. Please come, come… dont go, please..mam” ve sürekli aynı şekilde dönen bir muhabbet. Her Hint’li satıcıyla aynı konuşma. Biri gidiyor biri geliyor. Diyalog hiç değişmiyor. Ama gerçekten çok tatlılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder