24 Şubat 2010 Çarşamba

FANTASEA





















Muzikal seyretmek sanırım sadece annemi, beni ve ablamı (tabi ki Vanessa’nın heyecanını da unutmamalı) değil aynı zamanda yer yüzünde varlığını sürdüren bir çok insanı heyecanlandırır. Hele bir de bir çok kişi tarafından biliniyor ve aynı zamanda da hakkında çokça konuşuluyorsa…
Bu durumda Tay’ların yer alacağı ve fillerin de onlara eşlik edeceği devasa alanda gerçekleşecek olan müzikali izlemeye giderken içimiz neşeyle doluydu. Şehrin 40 dakika kadar dışında çıktık (Şehir’den kastım kumsalların olduğu popüler turistik alan) Bu durumda Fantasea’ya vardığımızda girişin büyük ihtişamı bizi gerçekten de güzel ve değecek bir şeyler izlemeye geldiğimiz izlenimini verdi. Ancak tıpkı her seyredilecek şov’da olduğu gibi, ön sıralardan ve özellikle sahneyi karşınıza alacak şekilde orta kısmından seyretmek büyük ayrıcalıktır. Yine de anlamadığımız bir şekilde sahnenin öne yakın ama sağ yan tarafına düşmüştük. Ve bundan bize hiç bahsedilmemişti. Belki de buranın kültürüne özel bir durumdu… Yok bu düşünce fazla naif olda belki de bize söylemeden bizden fiks bir ücret alıp, bizi inceden sabote etmişlerdi. Söylenmek yerine güzel bir şey izleyeceğimi hayal ederek şovun başlamasını büyük bir sabırla bekledim. Hmmm muhteşem bir sahne dekoru, sanat yönetmenliği, sahne performansı, kostümler ve insanlarla fillerin mükemmel uyumuna su götürmeden 10 puan verdim. Her fırsatta sahnenin hem sağ hem de sol giriş çıkışlarını kullanarak kendimizi sahneye çok uzak hissetmemizi engellemeleri de oldukça motive ediciydi. Ne zamanki bütün ışıklar söndü ve neon ışıklar altında sahneye süzülerek tavandan inen ve salıncak üzerinde beyaz kostümler giyen performansçılar akrobasiye başladı işte o zaman kendimi başka bir yerde hissettim. Gerçekten çok iyiydi. Kareografi için aynı şeyi söylemek yazık ki mümkün değil. İnanıyorum ki, şimdiye kadar gezip görmüş olduğum tüm kültürlerin dans hareketleri çok daha özenle seçilmişti. Burada ise aynı hareket 10 saniye sonra farklı bir lokasyonda kendini tekrar ediyordu. En kıytırık, lokal restoran da bile karşımızda neşeyle dans eden Hintilileri bu devasa şova tercih edebileceğimi geçirdim içimden. Bunca harcanan para,süslemeler ve özen neden kareografi ve müzikte bu kadar zayıf kalmıştı anlayamadım. Hayatta bir çok şeyin bütünlük içindeki harmonisi önemlidir. Yani mükemmel bir kıyafet giyerek makyajınızı berbat yaparsanız, kurunun yanında yaşta yanar. Yaşamın gerçeğidir bu dikkatli olunmalıdır. Her şeye rağmen keyif almadığımı söylersem yalan söylemiş olurum orası kesin.
Üstelik şovu izlemeye girmeden önce geçtiğimiz adventure store’lar ve her türlü çocuğun kendinden geçebileceği türde ki oyunlar ve oyuncaklar inanılmazdı. Hele bir de gördüğümüz beyaz dağ kaplanlarının ihtişamı beni o canım önünde saatlerce dikilmeye kadar itebilirdi. Ama beni bekleyen kobra yılanı ve fosforlu ultraviyole ışığın altında duran beyaz geyik’le de vakit geçirebilmek adına odaları bir bir geçtim. Renkler, düzen ve camların arkasında ki tüm yaratıklar muhteşemdi. Bu fırsatı yakalayabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Salona girerken ise yavru kaplanları ısırıp, hatta çantama sokup alıp götürmek istedim. O kadar tatlı sür içiyorlardı ki, büyüdüklerin de beni düşürebilecekleri dehşetten haberim yoktu. Tabi ki böyle bir şey hayal olduğu için salona girip yerimizi almayı tercih ettik.
Diğer yandan içeride ki kalabalığın tarifi yapılmaz hissini de atlamamak gerekir. Yeryüzün de daha önce de bahsetmemiş olduğum her ülkeden gelen yüzlerce turist bizimle birlikte aynı anda bu şovu izliyordu sanırım. İçeri girerken kameraları yanımıza almamıza izin vermediler. Elbet girişte kameraları çantalara koyarak bir de numara ile bizi şova yönlendirmek zor olmamıştı. Ama ya aynı anda çıktığımız da ne olacaktı? Evet bekleyip gördük, geleneksel kıyafet giyen Taylandlılar pasaport sırası gibi bir sıranın sonunda vestiyer kılıklı bir gişenin önünde bizi bekliyorlardı. Bir süre ayakta kaldığımı ve beklediğimi itiraf ediyorum ancak diğer yandan da hiç de uzun bir süre beklemediğimi, böyle bir şovun kendi ülkemde gerçekleştirilmesi durumunda sonucun çok daha farklı ve hatta bir felaketle sonuçlanacağına inanıyorum. Tabi ki amacım, ülkemi kötülemekten ziya de, bunca zor bir görevin altından aslında bir şekilde başarıyla kalkan Tayland halkına yüksek puan vermek. Ama tabi bu durum yine de şovun handikaplarını ortadan kaldırmıyor.
Olan biten her şeye rağmen, burada olmak çok güzel. Hiçbir koşulda İngilizce anlamayan Taylandlılar dışında burada olmaktan keyif almak mümkün. Ha tabi bir de, aksi oldular mı işte o zaman hiç çekilmiyorlar. Zannedersem senelerdir turistlere hizmet etmekten ve kaprislerini çekmekten onca sıkılmışlar ki, hiçbir toleransları kalmadığı için bir çoğu sert bakışlar ile bir sonra soracağınız soruyu sormasanız daha iyi edersiniz hissini veriyorlar.
Şov’dan çıkıp, Patong Beach’e geldiğimiz de bacaklarımız da derman kalmamıştı. Her nasılsa her gün yatağa resmen yorgunluktan bayılacak şekilde yatıyorduk.Nitelim yarın sabah saat 06.00 da kalkıp Phi Phi adasına ve etrafındaki çeşitli diğer adalara speed boat’la şnorkel yapmaya gidiyorduk. Erken yatmakta oldukça fayda vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder