13 Şubat 2010 Cumartesi

11.02.2010 HEADING TO PHUKET




Saat 06.00, çok yoruldum. Gün doğmadan güne doğmaktan ve yorgun güne başlamaktan yorgun düşmüştüm artık. Bu kesinlikle bir tatil gibi değildi. Ama yok adalara gidiyorduk, bundan iyi tatil olur muydu? Neden söyleniyordum ama birkaç gün sonra görecektim aslında ne kadarda haklı olduğumu. Nedeni de açıktı, bizdik nedeni… Durmayı sevmiyorduk ki biz, dinlenmeyi, yorgunluk atmayı. İğne vardı popomuzda. Gezmekten hoşlanıyorduk, yeni yerler görmekten, keşfetmekten, yeni insanlar tanımaktan haz alıyorduk. Buna Tayland adalarında da devam edecektik. Nitekim sabah erkencecikten ettiğimiz kahvaltı bunun bir göstergesiydi.

Söylenmekten hiç haz etmiyorum ama hava bu seferde yapış yapış ve çok sıcaktı. Vücutlarımız ne hissedeceğini şaşırmış bir şekildeydi adeta. Ama her şeye çabucak alışmıyor muyduk zaten? insanoğlu olarak, buna da uyum sağlayacaktık. Nitekim de öyle oldu. Havaalanına vardığımızda hava neredeyse aydınlanmıştı, yol boyunca etrafta gezen fuşya rengi taksilerden gözlerimi alamadım. Ne kadar da şekerdiler. Ama şekerdiler işte o kadar, taksi olduklarını anlamamıştım önce, ama sonra fark edince bir tebessüm aldı yüzümü. Phuket için anons yapıldı ve uçağa doğru yol aldık. İnanamıyorum uçak fuldü. Herkes ya sevgililer günü için ya da Chineese New Year için Tayland’daydı sanırım. Havalandıktan hemen sonra çikolatalı Croissant ve kahve geldi. Hmmm leziz. Ve tepeden gözüken milyonarca küçük ada. Luna Park’ta hangi oyuncağa bineceğini şaşıran meraklı çocuklar gibi pencereden bakıp harita bilgimizle havadayken bakarak nerenin üzerinde olduğumuzu anlamaya çalıştık ancak takdir edersiniz ki başarılı olamadık.

Bhutan Tayland yolculuğumuzdan sonra bir daha uçağa binmeyeceğimizi sanıyordum ama yanılmışım işte buradayız. Ve sonunda geldik, üstelik nerede kalacağımızı da bilmiyoruz. Bilmemek uzun zaman sonra ilk defa hoşuma gitti. Büyük keyif aldım, tarifi yok. Çantalarımızı almamızla kendimizi kapının önünde bulmamız ve tourist information insanlarının kalacak yer konusunda yardım etmek adına üzerimize atlamaları bir oldu.

Hmm en ucuz otel, air condiction var, internet var, odalar fena değil. Ok tamamdır. Oteli ayarladık. Eh peki şehre nasıl gideceğiz, hah onun içinde birkaç danışma var. Hemen gittim 5 dolara bizi şehre hatta otelimize bırakacak aracıda ayarlandıktan sonra keyfimize diyecek yok. Ah şu hava az daha serin olsa. Yok tamam tamam, nasıl istiyorsa öyle olsun. İlgilenmiyorum. Nasıl olsa dünyanın en sıcak denizine girince rahatlayacağım. İki cümlemden birinde ironi olduğunu fark edip kendi kendime güldüm. Bunun bile verdiği hazzın tarifi yok.
Sokakların arasında kalmış otelimize vardık. Bir an evvel klimalı odamıza girmek ve yeniden düşünüyor olabilmek arzusu içindeydim ben. Nerede olduğumuzu tam olarak kavratınca, Aa hiçte kuytu değilmiş aslında kaldığımız yer, meğer merkezin tam ortasında ama gürültü ve kuru kalabalıktan uzak gayet tatlı bir yer de kalıyormuşuz. Her şeye şüpheci yaklaşmak, kimseye güvenmemek, hep kazıklandığımızı sanmaktan zaman zaman gerçekleri göremediğimiz oluyor ancak biz buna körlük değil, yanlı olmak diyoruz. 1,5 ayda edindiğimiz farklı bir huy oldu da diyebiliriz. Üzerimizi hızlıca değiştirip kendimizi kumsalın sığ ve sıcak sularına attık. Kum yumuşacıktı, sanki un kalıbının üzerinde yürüyorduk ama işte o kadar. Saatlerce suyun içinde kalınabilirdi burada, yok vazgeçtim balıklar ısırıyor, yengeçler çimdikliyor. O Saatlerin sonu işkenceye dönmeye açık. en fazla yarım saat veriyorum Tayland sularına, tabi sadece yüzerken, iş dalmaya ve şnorkel yapmaya geldiyse saatler değişkenlik gösterebilir. Ve oldukça uzayabilir.

Acıkmıştık yine, ve yolda yürürken menüsünü beğendiğimiz alelade bir Sea Food restoranından içeri girdik. Siparişimizi beklerken gözüme yolun kenarında duran 2 adam ve bir tuktuk çarptı. Adamın elinde Phuket’te neler yapabileceğimizi gösteren bir flyer duruyordu. Bakmak istedim ve tanışmamız ile ertesi gün için anlaşmamız bir oldu. Bize ufak bir Phuket turu yaptıracaktı. Kaldığımız yer olan Pathong Beach dışında ki beach’leri gezecektik ve şehre de gidecektik. Süper olmuştu bu. Hayat işte böyle tesadüflerle doluydu bizim için. Güzel karidesleri mideye indirdikten sonra artık kumsala doğru yoldayız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder