3 Şubat 2010 Çarşamba

WAY BACK TO “ MUMBAI”



Sabah 07.30 ve biz ayaktayız. Ooops Vanessa’nın kurumayan hala bir takım eşyaları var dolayısıyla çantası henüz bitmedi. Bu durumda kahvaltı yalan oldu. Gidip gelip yetişmeyi ben şahsen riske atmak istemedim. Saat 09.00’da bizi almaya gelecekler ve tren istasyonuna doğru yola çıkacağız. Ha tabi gitmeden de Motorcuya uğrayıp, kiraladığımız motoru da bırakmamız gerekiyor. Yani pek vaktimiz yok…
Ve nihayet yoldayız. Çantalarımız buradan aldığımız birkaç şey ile daha ağır olacak sanıyordum ancak pekte öyle olmadı. Çanta da pek yer olmadığı doğru ancak ya ağırlıkta değişen bir şey yok ya da ben artık kendime hamal muamelesi yapmaktan duruma alıştım ve kabullendim. Hah ne zaman bunu söyleyecek olsam başıma saçma şeyler geliyor…

Tren istasyonuna itinayla geldik, yoldan yiyecek namına alabildiğimiz tek şey; tatlı ve tuzlu bisküviler, 2 şişe su, bir salkım muz ve 2 adet mandalina oldu. Bir süretrenin gelmesini garda bekledik. Buraya kadar her şey gayet akışında gitti. Ancak trenin gelmesine 5 dakika kala bir gurup insan sağa bri grup insan ise sola yürümeye başladı. Bileti alırken, acente de kadın bize dışarıda oyalanmamızı , yerimizi bulamazsak bile trene binmemizi ve içeriden aramamızı söylemişti. Biz de ne yaptık, bilir kişilere sorduk “ AC 2nd Class nerede?” ve gitmemiz gereken istikametin ters tarafına yürüyüp yürüyüp sonunda bir yerinden trene bindik. Ancak olduğumuz yer bırakın 2nd Class A/C ‘yi, penceresi bile olmayan, uçuşan bir yer çıktı. Belli ki trenin yanlış tarafına ilerlemiştik ve mecbur vagon’ları teker teker yürüyerek geçmemiz gerekiyordu. Zaten midem konusunda son zamanlarda biraz hassastım, kokulara karşı hele tarifi yapılamaz bir rahatsızlık duyuyordum. Bir de teker teker sırtımızdaki o çanta ile geçtiğimiz en az 10 vagon beni benden aldı götürdü ve geri getirdi sanırım. Ortadan geçerken mutfaktan geçmiş olmamıza ne denir hiç bilmiyorum? Kızartma ve sarımsak kokuları, sıcak ve kalabalı… Şaşkın gözlerle bize bakan aşçılar ve hareket edecek yer yok. Yerdeki plastik kolilere çantam takıldı ilerleyemiyorum, ayrıca nefes alamıyorum üstelik her yerden dumanlar yükseliyor, Tanrım galiba sinir krizi geçirmek üzereyim çünkü çanta çok ağır gelmeye başladım ve önümdeki küçük çantayı da tutmakta güçlük çekiyorum. Tamam tamam air-condiction’lu alana geldik. Her şey berraklaştı ve sakinleşti.Burada kalabalık yok, insanlar bağırıp çağırmıyor. Artık iyiyiz. Ve gidiyoruz, tren kalkalı 15 dakika oldu, 12 saatlik yolculuğumuzun bir kısmı bitti sayılır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder