24 Şubat 2010 Çarşamba

PILEH LAGUN










Şnorkel yapmak için kendimi derin sulara bıraktım. Hayatım boyunca Marmara Denizi dışındaki sularda da yüzme tecrübem olmuş olmasına rağmen, benimle aynı seviyede yüzen bu kadar çok renkli balığı hiçbir arada görmemiştim. Akdeniz ve Ege’nin etkileyiciliği yanında Tayland’ında deniz altı oldukça renkliydi. Suyun altındaki rengarenk süngerlerin nefes alıp vererek, büyüyüp küçülmelerini dakikalarca seyrettim. Suyun altında bir tane tekne sesi bile yoktu. Derinlere gittikçe karşıma değişik, siyah fosforlu sarı ve parlak beyaz renkte çeşit çeşit balıklar çıkmaya başladı. Hele bir de güneş üzerlerine vurdu mu, ortaya çıkan görüntü paha biçilmez oluyordu. Katmer katmer kayalar, yerin altına yuva yapmış garip şekilli yosunlar bana daha evvel daldığım sularda almadığım bir hazzı verdi. Buruşma kıvamına gelmek üzereyken sudan çıkmaya karar verdim. Tekneye vardığımda kendini çok akıllı zanneden Fransız kadın yerimde ve üstelik havlumun tam da üzerinde ıslak bir biçimde oturmuş, deniz de balıkları huzur içinde seyretmeye çalışan kocasına uzaklaşmaması için bağırıyordu. Peki o neden su da değildi ve en önemlisi havlumun üzerinde işi neydi? Yüzme bilmediğini anlamak fazla zamanını almadı. Korku içindeki rahatsız edici çığlıklarından belli oluyordu. Yanına, yani kendi yerime gidip “Are you comfortable, do you need anything else?” dedim ancak beyin seviyesi oldukça düşük olacak ki ne demek istediğimi anlamamış bir biçimde bana bakmaya devam etti. İşte o sırada yükselmekte olan sinirimi derin bir nefes alarak dışarı atıp kadına “ Can you move a side? “(biraz yana çekilir misin?) dedim. Kocasına dönerek yine Fransızca bir şeyler saçmaladı ve bana çirkef bir şekilde “Whaaaat?” dedi. Ben de elimle gayet düzgün bir şekilde “hadi canım, salla totonu” diye işaret yaptım. Bakışlarımdan ne demek istediğimi anlamış olacak ki çekildi. Ama konuşmayı hiç bırakmadı. Söylendi durdu. Bu kadının “ Mute” tuşu falan yok muydu? Acaba kaldırıp, ya da saçından falan sürükleyip denize atsam çok mu ileri gitmiş olurdum. Vanessa olaylardan habersiz hala sudaydı ve gitme vaktimiz geldiğinde kadını gerçek anlamda öldürmek istediğimi ona da itiraf ettim. Peki ya sonra, tekneden inen kadar sürdü bu işkence ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Ellerim kollarım resmen bağlıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder