8 Şubat 2010 Pazartesi

PARO “TIGER NEST”







Hmmm. Yorucuydu. Bacaklarım titriyordu hatta, hatta kalbim ara sıra da yerinden çıkacakmışçasına attı durdu. Bol su içtim. Kondisyonumdan geri hiçbir şey kalmamış. Artık ben de spor yapmayan diğer herkes gibi çabuk yorulan biriyim galiba…


Bu sabah erkenden yine kalkmamızın yanı sıra, önce dün akşam kurduğum hayallerimin nasıl da suya bam güm düştüklerini anlatayım. Otel de şömine ateşi eşliğinde mükemmel bir yemek yedik. Her şey inanılmaz lezzetliydi, içtiğimiz Bhutan birası da yeme de yanında yat kıvamına getirdi bizi. Ama yedik, hepsini, her şeyi yedik. Bu sefer domuz’da geldi masaya ama ben de Vaness’te ellemedik. Ancak üzerine peynir eritilmiş patatesler bizi uzaya gönderdi. O kadar güzeldi tadı. Ve yine sebze, pilav, buharda pişmiş mantı ve benzeri her şeyi yedikten sonra krem brule’yi de atlamadık. Odamıza giderken, en azından içerisinin sıcak olduğu için çok sevindiğimi ve gönül rahatlığı ile üşümeden iyi bir duş alabileceğimi düşünmem ve bu düşüncelerimin aniden suya düşmesi aynı anda gerçekleşti. Önce ısıtıcı gitti. Bu durumda odayı değiştirmek için toparlanmak zorunda kaldık. Tabi bu sırada dışarıda hissedilen hava sıcaklığı bana göre -10 kıvamındaydı. Kuru soğuk hava ve keskin bir rüzgar… Neyse diğer odaya geçtik çok şükür deee ah bu seferde burada sıcak su yok. Ama öbür odada vardı. Neyse dedim bari elimi yıkayayım. Ne el yıkaması parmak ucumu sokamıyorum suya. Sanırım su direk olarak Himalaya’lardan eriyen buzların likit haline bürünmüş bizim lavabodan akıyor. Zor bela ellerimi donarak yıkadım. Yemin ederim hissim azaldı. Sıra geldi diş fırçalamaya, yok bu suyu yutsam 10 saniye de midem soğuk kalırdı eminin. Ağzım dondu ya, o nasıl bir soğuk? Anlayamadım. Değil yıkanmak, duş almak dişlerimi fırçalarken kalp krizi geçirtecekti soğuk bana. Vazgeçtim. Antibakteriyal bezlerimi seviyorum. İşte bu yüzden dün yıkandığım için kendimi şanslı hissediyorum. Bu durumda uyumakta elbet kolay olmadı. Sabah karşı uyandığımda burnumu hissetmiyordum ve yine heryerim uyuşmuştu, ah şu cenin pozisyonu… Isıtıcı kapanmış çünkü. Ah bütün gece bize yardımcı olmaya çalıştı zavallı otel görevlileri. Isıtıcı getir, götür,odayı değiştir. Ekstra havlu ver, terlik ver. Güzeli oteli bulduk ya sömüreceğiz diye bekliyorduk ama yazık ki öyle olmadı. Yarın akşamüzeri Thimpu’ya başkente gidiyoruz hayalimiz burada sıcakta uyumak. Dileri güzel enerjiler bizimle olur.


Bu sabahın köründe yine ayaktayız. Hava dondurucu derecede soğuk. Ne giysem diyorum kendi kendime ve neyim var neyim yok gene giyindim lahana gibi. Ve hızlı kahvaltıdan sonra yoldayız. Ancak hatırlatayım kahvaltıda, “only white egg omlet ve pancake” yedim üstelik bal ve krem peynirde bizimleydi. Bhutan’ı seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder