19 Ocak 2010 Salı

HINDISTAN’DA TAM BENLIK BİR HİKAYE, YİNE YAPTIM YAPACAĞIMI



Bir anda telefon çaldı. Sabah check - out ettiğimiz otel’den arıyorlar. “hello, we were wondering when are you going to check out the room?” hmm, eh biz odayı çoktan boşalttık. Sabah erkenden yola çıktık. Üzgünüz size baktık ama resepsiyonda kimsecikler yoktu. Bizim de yola çıkmamız gerekiyordu. Bir sorun mu var. “ We can not find the room keys” ooppsss… Hmm, biz de değil, Vanessa’da ben de üzerimizi ceplerimizi aradık ama yok yok. “I am sorry mam, we are in tight Schedule. We have to find the room keys. Can you please help” içimden düşündüm sonra da sesli tekrar ettim, yani ben anahtarları bulsam bile, sizden 180km uzaktayım. Ne yapabilirsiniz ki? Adam birini gönderirim, o anahtarlara ihtiyacımız var demez mi? Ah burayı bile karıştırmayı becerdim. Hiçbir şeyi kaybetmeyeceğim diye bu kadar kökten bağlanmış olmama kaç puan veriyorsunuz? Alleppey anahtarları ile Kovalam’ a geldiğimize hala inanamıyorum. Böylece koşarak anahtarları resepsiyona bıraktım ve kendimi suya attım. Kendi kendime güldüm ve otel görevlisinin haline üzülmekten başka elimden bir şey gelmediği için bunu düşünmemeye karar verdim.
Uzunca bir süre, kulağımda müzikle havuzun içindeki şezlonglarda uzandıktan sonra sıcak bir duş almak için odaya geldim. Bugün repo günü, dinlenme, enerji kazanma ve keyif yapma günü. Buraya gelirken ıstakozcu gördük. Ben de araba da , deniz mahsullü risotto hayalleri kuruyordum. Hayalimin farklı bir versiyonun karşımıza çıktığını ummak istiyorum. Çünkü bir gün daha pirinç ve sebze ile beslenmek istemiyorum. Ama sonuç bu olursa bundan keyif almayı da biliyorum. Sanırım bu yolculuk bana çok şey öğretti.

1 yorum:

  1. hahaha gercekten tam senlik bir hikaye :)) o anahtari farkettigin andaki suratinin resmi yokmu? koptumm

    YanıtlaSil