15 Ocak 2010 Cuma

PUNE 01.35 am





PUNE 01.35 am
Bugün yola çıkalı tam 1 hafta oldu. Sanki bana aylardır buradaymışım ya da orada değilmişim gibi geliyor. Alışmak hiç fiziksel olarak hiç mi zaman almadı, yoksa psikolojik olarak çok mu zaman aldı gibi hissediyorum bilemedim.
Eveeet ve sonunda geldik. Tren’de uyumak sadece 30 dakika söz konusu oldu. Ve içte içe hep trenden indiğimizde nasıl bir otelde kalacağımızı düşünmeden edemedim. En sonunda istasyona 25 km uzaklıktaki 5 yıldızlı bir otelde yer bularak, yine backpack mantığından tamamen uzaklaşmıştık ancak buraya geldiğimiz için aslında kendimizi iyi hissediyorduk. Trenden iner inmez yeni bir maceraya atılarak pazarlıkla beraber heh 300 rupiye bir tuktuk aldık. Tuktuktan kastım, 3 tekerlekli, sağı solu açık olan, motoru arkada olan ancak bisiklete benzeyen dünyanın en ucuz yollu taşıma aracı oluyor. Herneyse, yine üşümedik desek yalan olur ama çok keyifliydi, sanki lunapark’ta Roller Coster’da gidiyorduk ama alenen otoyolda satte 80km ile ilerliyorduk. Tangır tungur, farları bile olmayan bu araba kılıklı şeyin içinde şahane otelimize vardığmızda ikimizde kahkahalarla gülüyorduk. Kapıdan içeri girdiğimizde, otel görevlileri bizi ellerinde 2 adet karpuz suyu ile karşıladı. Geçirdiğimiz saçma 30 saatin akabinde açıkçası oldukça değişik bir andı. Paylaşılmaya değer olduğuna inanıyorum  Odaya sonunda girdiğimizde, plazma televizyon, tertemiz çarşaflar, internet bağlantısı, ekstradan mutfak, camlardan oluşan bir tuvalet, bornoz ve her türlü lüks otel aparatıyla tarafımızdan kullanılmayı bekliyordu. İtinayla da kullandık diyebilirim. Hatta önce çantamızı boşaltıp, tüm kirli eşyalarımızı laundry için göndermekle başladık. Sonra duş aldık ve yerleşene kadar saat 04.30 oldu. Artık uykumuz tavan yapmıştı. Ertesi sabah, otelde mükemmel bir kahvaltı ettikten sonra, yeniden odamıza çıktık. Giyecek kıyafetimiz olmadığı için Laundry’den eşyalarımızı beklerken arada blogl’arımızı upload ettik. Ve artık saat 14.00 olduğunda check out için odayı boşaltmamız gerekiyordu. Ancak ufak sorunlarımız yok değildi.
Osho’nun ashramından 80 km uzaktaydık ve arabayla gidebilirdik ancak. Ama otelin bizden istediği para çok fazlaydı. Meğer ashram’dan oldukça uzaktaki bir otelde kalmışız. Halbuki otel görevlileri bu bilgiyi bizimle paylaşmamıştı. Türk aklımızda başladık kavgaya ve tabiki şuan arabada yine bir şey ödemeden Osho’ya doğru yoldayız. Bu re-fresh çok iyi geldi desem yeridir. Sanki yeniden yola çıkmış gibi temiz ve zindeyiz. Bakalım bizi şimdi neler bekliyor. Yaptığımız araştırmalara göre etrafta boş otel yok. Sanırım peak season’da olduğumuz için yeryüzündeki tüm yogacılar Pune’yi istila etmiş. Aksi takdirde nasıl yer olmaz diyorum ama unutmamalı ki buranın enerjisi, sırrı ve hayat ışığı bu ashramlar. İnsan buraya gelmez de nereye gider. Web sitesine göz attığınızda sizde görebilirsiniz ki, burası çiçekler, akan sular taşlar ve tüm mizanseniyle huzur dolu bir yer olacağa benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder