6 Ocak 2010 Çarşamba

UDAIPUR YOLU







Sabah yine saat çaldığında, sıcak yataktan ayaklarımı bile dışarı çıkarmak istemedim. Ancak tam da o an farkettimki, işe gitmiyotum, yapmama gereken hiçbişey yok, tek yapılması gereken kalkıp gezmeye devam etmek. Güldüm kendi kendime ve tam da o anda uyandım. Hemen giyidim, yine çok soğuktu Saat 06.15, hava henüz aydınlanmadı. Hemencecik giyinip odadan çıkmak gerekiyor. Çantamı sırtıma aldığımda artık ağır olmadığını farkettim. 2 Günde nekadar ne tüketmiş olabilirdim ki.. Yoksa alışmış mıydım?Yine yüzüm güldü. Ve lobiye indim, Vanessa arkamdan gelmek üzereydi. Ancak henüz kimseickler uyanmamıştı. Ancak check out için uyanmaları gerekiyordu. Hemen koşup, sırtımda o çantayla, Vanes’neseslendim, odaservisini aramasını istedimki kalklamaları için bir neden olsun. Azsonra sempatik otel sorumlusu kalktı, sanırım brada herkes aynı kıyafeti birkaç gün üstüste giymekten çekinmiyor. Zaten herkes birbirine benziyor. Belkide kıyafetleri de benziyordur olamaz mı?
Hızlı bir kahvalatı ettik, yine birçok dilim eklemk, tereyağ ve marmelada benzeyen garip şetyi getirdiler. Bu sabah böyle geçecekti, yapacak bişey yoktu. Tam o anda, günlerdir bize eşlik eden şöförümüze bakıyordum ve hah işte orda. Hmm sanırım bir sorun var.Arabanın sistemine bişeyler olmuş, yola başka bir şöförle devam edeceğiz. Olsu, napalım. Sanjal’e joşçakal diyoruz, Azcık hüzünle beraber bu garip tipli adamla yola devam ediyoruz. İkimizde Jaipur’dan çıkmak üzere olduğumuz için çok mutluyuz. Duydğumuza göre Udaipur çok daha gelişmiş ve temiz bir yer. Hatta Hinditsan’ın Venedik şehri olarakta anılıyor. Kocaman bir göl ve etrafında evler… Heyecanlıyız.. Hergün yeni br yer!
Sabahın körü olmasına ramen Vanes’le konuşacağımız çok şeyvar. Buraya gelmek için ikimizinde verdiği savaş ve içinde olduğumuz durumun ilginçliği, kendi özel yaşamlarımız, hayata bakışımız, olayları agılayışımız. Bazen saatlerce durmadan konuşuyoruz. İşte yine o anlardan birindeyiz. Biraz soluklanacağımız sırada saate baktım ve inanamıyorum,2 saat su gibi akıp gitti. Geriye kaldı 6 saat.Yol bile keyifli, üstelik öylesine bir TATA’nın içindeyiz. Hava giderek ısınıyor. Üstümdekileri ve boynuma sardıklarımı kat kat çıkartıyorum. Bir yandan müzik diğer yandan yol ayaklarımın altından akıp gidiyor. Öylesine şehirler arası bir yoldayız. En ilgincide buradaherkesin Ingilizce konuşuyor olması ve birbenzinci. Şoktayım, üstelik tuvaleti de var. İnanılm ama temiz. Galiba medeniyete doğru giditoruz ve doğru yoldayız.
Geliştiğimi hissediyorum ve garip ama daha şmdiden geri dönmek istemiyorum. Zannedersem bu küçükkenden başlayan her tatilin bir zamanı olmasından kaynaklanıyor. Halbuki şimdi zamanın Tanrısı benim.Tıpkı Hintililerin 330 milyon Tanrı’ya sahip olmaları gibi. İnanç işte, en önemlisi kendi kendinin Tanrısı olmak. Kendi dünyanı yönetmek ve akışında yaşamı deneyimlemek. Burası söylenen herşeyin aksine bence müthiş bir yer. Baharttan tadını zaman zaman alamadığım yemekleriyle, fakirlikten ölen ama buna ramen hizmetinin karşılığını istemekte güçlük çeken müthiş insanları ile, kapkaranlık yaşamlarını rengarenk kıyafetler giyinerek neşelendiren kadınları ile ve tüm sistemsizliği ile bana kendi ağırlığının altında ezilen, yeni doğmuş bir bebeğin yürüme ve büyüme çabaların hatırlatııyor.
Dün tapınakta yütürken bir monk ve birkaç insanla sohpet etme fırsatımız oldu, bizi hemen yanlarına buyur ettiler. Monk 27 senedir bu tapınakta yaşamını sürdüyor, başka hiçbiryere gitmiyordu. Hayattaki amacını sorduğumda, tur rehberinin tabiriyle “ he is just enjoying life.” Peki neden biz sadece herşeyin keyfine varmakta bukadar güçlük çekiyoruz? Belkide zaman zaman küçük aralar almak için çalışmalıyız ama unutuyoruz. Kendimizi unutuyoruz, ve neden yaşadığımızı… Ve zamanla sadece yaşamaya başlıyoruz. Öylesine… Halbuki hiçbirşey öylesine değil, olmamalı.. Bu herşeyden bir anlam çıkarmak anlamına gelmiyor elbet. Sadece güzeli ve hoşu yaşamak için çalıştığımızı arasıra hatırlamamız gerektiği anlamına geliyor. Bunun dışındaki tüm gerekllilikleri yerine getirirken, kendimizi unutup yaşamı bir araç değil amaç olarak yaşamaktan bahsediyorum.
Bugün kendiniz için ne yaptınız mesela? Veya yarın ne yapacaksınız? İnanıyorum herşey göründüğünden daha güzel ve daha da güzel olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder