16 Ocak 2010 Cumartesi

KUNDALA







Neyse yeniden yola koyulduk. Şimdi Kundala adında bir yerdeyiz. Burası göl kenarında alsında piknik yapmak için oldukça uygun bir yer. Yine buraya gelirken boylu boyunca ağaçların uzandığı müthiş ama virazjlı bir yoldan geldik. Sanırım artık yolun tersten akmasına oldukça alıştım ama virajdan geçen arabaların samimiyet derecesi hala oldukça rahatsız ediyor. Sanırım annem bu arabaların içinde 10 dakika yolculuk etse cinnet geçirmenin ötesinde çığlık çığlığa bağırarak şoföre de cinnet geçirtirdi. Yani anneciğim, pislik mislik bir yana senin Hinditsan’da yarım saat bile geçirmen dünyanın ve senin psikolojik sağlığın açısından sakıncalı olabilir. Kundala’ya ulaştığımızda, muhteşem bir göl manzarası bizi bekliyordu. Biraz fotoğraf çektikten sonra, yine kafamı gökyüzüne kaldırıp ağaçların bittiği yeri görmeye çalıştım, hatta sizinle de paylaşabilmek için kamerayı yere koydum ama lensim geniş açı olmadığı için yeterli olamadı. Aruvikkad Waterfall’un önünde kısa paça şalvarlı bir köylüden fotoğrafımızı çekmesini rica ettik. Ancak adam makineyi nasıl tutacağını bilememekle kalmadı, bir de bizi yamuk çekti ama olsun  Burada sanırım hava sıcak diye, şort yerine böyle garip bir şey giyiyorlar. Oldukça komik gözüktüklerini söylemeden edemeyeceğim. Ah o muzlar, gel bana ye beni diyorlar sürekli. Cimrilikte de sınır tanımadığımız için 5 rupilik muzu 4 rupiye yemeyi becerdik. Küçücük ve inanılmaz lezzetliydi yine. Sanırım bir dalı maymun gibi oturup yiyebilirim. Burada da bir güzel teniz havayı içimize çektik ve dönüş yoluna geçtik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder