4 Ocak 2010 Pazartesi

NEDEN SONRA…


NEDEN SONRA…
1.GÜN
Normal şartlarda şu saatte zannedersem Yeni Delhi Indra Gandhi Havaalaninda ne yapacağımızı çok iyi bildiğimiz şeklimizle, havaalanı kapılarının açılıpta, aylardır konustuğumuz, hayalini kurduğumuz; keşmekeş, pislik, kalabalık, renklilik ve enetersan kokuların içine dalıyor olmalıydık. Çizgifilmlerde olan şekliyle, en olmadık şeylerin bile günlük hayatta başımıza rahatça gelebileceğini yeniden hatırlamak bugün oldukça kolay oldu. Hergüne benzeyen, normal birgün gibi başlayanbu yolvuluk günü bitmek bilmedi. Her nekadar saatler ilerlemiş ve bir sonraki günün tarihine geçmişte olsak,üzerimizdeki kıyafetler, kursağımızda kalan ıçak yolculuğumuz ile 8 saat sonra hala aynı havaalanında CIP Lounge’ta uzanmış hayal kurmaya devam ediyoruz. Canım arkadaşım, geçtiğimiz hafta hem evini boşaltıp hayatını küçük kutuların içine hapsetmekle uğraşmış hem de son dakika telaşı, alınması gerekenler ve yapılacak son işler ile uğraşarak küçücük bedenindeki tüm enerjiyi yiyip bitirmiş vaziyette öylece koltukta uzanıyor. Ben ise inetrenete girme çabaları içinde, aslında heyecanlı olmadığımı söyleyip dururken diğer yandan da neden birtürlü Yeni Delhi’ye zamnında inemediğimizi düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Mutlaka herşeyin olma nedeni var ve herşeyin olmasında güzel bir neden var ama 8 saat önce veya 8 saat sonra bizi burada bekletmek dışında neye yaradı acaba? Eğer bu bir test ise; evet size söylüyorum, biz gerçekten gitmek istiyoruz. 3 Ocak Pazar günü herhangi bir saatte yeni Delhi’ye ineceğiz, ısrarcı ve inatçıyız. Azönce desk’ten öğrendiğim kadarıyla yolcuların birçoğu saatler önce uçaklarını yarına erteleyerek havaalanını çoktan terketmiş. Bu hava muhalaefeti nedir olcukça büyük bir merak içerisindeyim. Hani hava durumu 21 derece gösterirken, desk’te duran kendini bilmez şahsın kar yağıyor veya sis var demesi kadar abes bir şey daha çok uzun zamandır duymamıştım. Eh normal ama değil mi? Yaz aylarını yaşamaya yeni başlayan Yeni Delhi’nin en tavan sezonunda herkesler deniz kenarında iken ve etrafı turist basmış iken kar yağması belkide küresel ısınma çerçevesinde makul karşılanabilirdi ancak karşılarında bilinçsiz bir seyahat insaı bulunmadığı için bu palavrayı açıkçası ben yemedim. Zaten adamın saçma sapan Ingilizce konuşmasında da pek işeyden anlamadığı belliydi. Herşeye rağmen, internete de bağlanmamada çok ta yardımı dokunamayan bu üstün lounge’a söyleyecek fazla söz bulamıyorum. Buraya girmeden evvelde, pek fazla bir beklentide olmamamız gerektiğini, gerek aileme gerekse arkadaşıma söylemiştim ama onlar aksini iddia ederek, buranın aynı zamanda devlet bakanları tarafından da kullanılan üst düzey bir alan olduğunu söylemeden geçemediler. Gelin görünki, açık büfe diye bir şey olmamakla beraber, yukarıdaki sıradan Lounge’ların bir benzeri sandwichler yine burada karşıma çıktı. Şimdi tuvaletler çok şıuk a daha öteye giden bir şey göremiyorum. Ne göz dolduran yakışıklı erkekler var etrafta ne de kendimi bakmaktan alamadığım kadın veya kadınlar…
Şaka bir yana yorucu yolculuğumuza başlamadan yorulmakta neyin nesi bilemiyorum ama itiraf ediyorum “Yatağımı şimdiden özledim..” özledim çünkü o benim yatağım… Herşeye rağmen dün tıpkı anneminde söylediği gibi; içimde hiç kötü bir his yok. Ancak yine düşünmeden edemedim, yahu bu bir tatil değil miydi sonucta? Kötü his neden olsunki, olmasın.. Herşey güzel zaten daha da güzel olsun. Elbette hayatımın içinde eninde sonunda olacak olanları ben değiştiremem ancak güzel şeylerin başıma gelmesini sağlayabilirim. Onları hayal edebilir, başıma gelmeleri için maddeselleştirebilirim. Bunun için doğa üstü güçlerim olmasına da ihtiyacım yok elbet. Ben kendim varım. Tüm güzelliklerin yaşamımda karşıma çıkması içinde elimden geleni yapacağım… Gerçekten zannedersem sahip olduğumuz en büyük hazine bu; kendimiziz. Başımıza tonlarca defa gelen saçma şeyler ve birkaç kere mahsus sandığımız hoş anılar… Şimdi bu enteresan osmanlı motşfli lounge’ta birsüreliğine gözlerimi kapıyor olacağım… Uyandığımda bizi uçağa boarding için alıyor olduklarını hayal ediyorum… En kısa zamanda en şahane anılarla görüşmek üzere…

1 yorum:

  1. her gece yatmadan once jessimin masalini okuyorum.gozlerinin ici gulen,hayallerini gerceklestiren bir perinin resimli masali bu klasik masallara benzemeyen.her gece okuyup mutlulugunu tum kalbimle kalbimde yasiyorum.kelimeleriyle ruyalarimi cizen bu periye tesekkurler.bu yolculuk hayatinin donum noktasi olsun perim.sana sIkI sIkI sariliyorum ve seni ozlesem de seni beklemiyorum cunku sen hayatinin en onemli yolundasin.mutlsun.seni seviyorum dostum.

    YanıtlaSil