15 Ocak 2010 Cuma

OSHO’S ASHRAM





Osho’nın Ashramına giden sokağa girdiğimizde, her yerin yemyeşil olduğunu fark ettim, camı açıp kafamı dışarı çıkarttım, bir yandan rüzgar saçlarımı okşuyordu, diğer yandan sokağın huzurunu içime çekiyordum. Sonunda tüm baş ağrılarımdan kurtulmuştum. Burası beni rahatlatmıştı bile.
Asharım’ın girişinde, üzerinde bordo yere kadar uzun elbiseler olan 1 kadın ve 1 erkek oturuyordu. İçeriden su sesleri geliyordu. Başvuru için geldiğimizi söylediğimizde bizden 1550 rupi aldılar. Bunun içine; HIV test, giriş ve tanışma ardından da birkaç meditasyon dahildi. Her yer, dünyanın dört bir yanından gelen güzel insanlarla doluydu. Girişti bizimle sohpet eden adam israel’li, başvuru için yardımda bulunan kadın İtalyan, bir diğeri Rus bir diğeri başka bir yerlerdendi. İçeride fotoğraf çekmenin yasak olduğunu öğrendiğim için sadece giriş kısmını görüntüleyebildim. Ancak dediğim gibi, Osho’nın kendi web sitesi her şeyi anlatıyor. Buraya gelmeden evvel, herkes buranın çok populist olduğunu bu nedenle de artık insanlardan para almak dışında kimseye bir şey vermediğini söylemişlerdi. Nedense sokağına bile ilk girdiğim anda etkilendiğim bu yere dair hiç böyle duygular beslemiyorum.
Parmaklarımızdan steril ortamda kan alındı, pasaport detaylarımız, mail ve adres bilgilerimiz. Basımıza bir şey geldiğinde aranacak kişi ismi ve telefonu, dijital imzamız ve fotoğrafımız gibi,bize ait tüm bilgileri aldıktan sonra, HIV testimizde negatif çıktığı için formumuz onaylandı. Şimdi başa düşen, bu uzun bordo kıyafetlerden edinmek ve yarın sabah saat 09.00’da ashram’da olmak. Heyecanlıyım… Kendi kendimi daha da yakından tanıyacağım bu yolda ilerlediğim içinde ayrıca mutluyum. Artık burası Hindistan gibi gelmiyor  Hem alıştım hem de Mumbai kabusundan kurtuldum… Bundan sonra gideceğimiz her yer bir diğerinden çok daha güzel olacak dilerim.
Ashram’daki bugünlük işimiz bitti. Elbette ki açız, acil yemeğe ihtiyacımız var. Yoksa araba da giderken gözüme çarpan “Germ & Bakery” isimli restorana girdik. İnanamıyorum, muhteşem şeyler var, hepsini yemek istiyorum. Pune bir cennet olsa gerek. Ve vegie Cheese burger yemeğe karar verdim, yanında da Elma ve portokal suyunu karışık içececeğim. Ah bir şey daha mı yesem, yoksa insan olup abartmasam mı? Normal de ısmarladığımız tek porsiyon yemekleri Vanes ile birlikte bitiremezken bugün neredeyse tabaklarımızda hiçbir şey kalmayıncaya kadar yemek yedik. Gerçekten tatları çok güzeldi. Ashramın pozitif enerjisi zannedersem bu restoranı da etkilemiş. Şaka bir yana, tüm bunlar olurken tuvalete gitme ihtiyacım geldi. Restoran görevlinse sordugumda bana sokağın içinde bir dukanın üst katını gösterdi ve ekledi “They will ask your passport” yani anlayamamıştım ki, tuvalate gidecektim sadece, ne pasaportu yahu!!! Neyse, koydum pasaportumu cebime ve tuttum tuvaletin yolunu ama 1.katta bir şey yoktu. 2. Katta ise ayuverdik masaj, enerji..vb bir şeyler yapılıyordun. Adam bana “down, down” diye el kol yaparak beni aşağıya yönlendirdi. İndiğimde gördüğüm evet bir dükkan ve kapının önünde bir sürü ayakkabı, kafamı içeri uzattım ve herkes ya çorapla ya ada çıplak ayak. Sordum “Toilet?” ( yazıkki bunlara, bathroom veya nazikçe restroom deyince öylece bakmaya devam ediyorlar, hani tepkide yok. İngilizcemizin burada bozulacağı artık kesin) Adam cevap verdi; “Toilet is inside” ve ben geri cevap verdim “But my shoose????” ve tabi adam “Oh, there is a shoes infront of the bathroom” aman allahım nereye gidiyorum? Bir dükkanın ,içindeki bir tuvalete, kapının önünde ayağıma 5 numara büyük plastik bir flipflap. Peki anladım. Tuvalete girdiğimde gene gülüyordum. Burada yaşanan her şey bir diğerinden daha ilginç. İşimi bitirince teşekkür ettim, kimse de benden pasaport falan istemedi. Yemek sonrası ashram elbiselerimizi almaya gittik ve hemen akabinde yeni kalacağımız otele. Şimdiye kadar aynı yatakta sadece 2 gece uyumuştuk ama burası daha uzun süreceğe benziyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder