14 Mart 2010 Pazar

KOH PANGAN “Had Son”




Wow… Sanırım yeryüzünün en güzel güneşlerinden bir kaçı her gün burada batıyor. Her gün farklı bir renk skalası, her gün farklı şekildeki bulutlar ile bambaşka bir mizansen. İşte insan gün boyunca Koh Pangan’da kendini cennette sanıyor. Bazen Küba’da sanıyor, bazen Bali’de bazen tropik bir cennette, bazen de sadece uzak doğuda. Hele insanlar… Şimdiye kadar yol da tanıştığımız en rahat kafada ki insanlar burada buluşmuşlar sanki. Gerek yaşamlarıyla, gerek entelektüel sohbetleriyle herkes o kadar keyifli ki, kelimelere dökmek en azından şuan kolay olmuyor. Ve elbette müzik; burada müziğin kafası bile rahat. Her şey akıp öylesine su gibi yolunu buluyor. “Yaşamayı seviyorum” diye haykırası geliyor insanın. Veya “oleeeeeeey, wowwwwwwwwwww, yehuuuu” gibi kelimeler de gün içinde eşlik edebiliyor insana. Motor da günün sıcağından kaçarak rüzgarlanmak, dik tepelerden aşağıya doğru savrulurken palmiye ağaçlarını seyre dalmak sandığımdan çok daha özgür kılıyor beni.


Burada “sticky rice” bulmak kolay değil ne yazık ki. Maalesef pirinç saplantımı tatlı yerken tatmin edemiyorum. Bana kalsa sabah kahvaltısında bile pilav yemek istiyorum. Enteresan bir şekilde ekmek ile olan derin ve samimi ilişkim neredeyse bitti. Burada ekmeğin ne olduğunu bile bilmeyenler mevcut. Bunu berbat İngilizcelerine de bağlayabiliriz ancak, haklarını da yemeyeyim, yardımcı olmaya çalıştıkları bir gerçek. Bu durumda bir sabah kahvaltıda kaşarlı omlet ve pilav söyledim. Gerçekten de bu kombinasyonu mideme indirirken büyük keyif aldım vehatta zevk duydum. Yok hayır delirmedim, sadece yaşam tarzımı azıcık değiştirdim galiba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder