14 Mart 2010 Pazar

PLATINIUM PLAZA







Almamız gereken birkaç bir şey daha olduğundan bu sefer de kendimizi kocaman bir alışveriş merkezine attık. Uzun zamandır tatmin etmediğim alışveriş duygumu kaybettiğimi sanıyordum, fark ettim ki şiddetle yanılıyorum. Gözüm döndü, neye bakacağımı, neyi elliyeceğimi ve hangisinin fiyatını soracağımı karıştırdım. Bir yandan mutlu olurken diğer yandan alacağım şeyleri alamayacağımı biliyor olmak beni içten içe kahretti. Ama iç telkinimi hiç ihmal etmedim “Bunlara ihtiyacım yok benim. T-shirt’üm, pantalonum ve kozmetik eşyalarım zaten var. Daha fazlasına ihtiyacım yok. Almama gerek yok.” Ama şeytan ipleri hiç elden bırakmıyor, sol omzumdan konuşup duruyordu “ Ama baksana, her şey ne kadar da ucuz. Bir daha bunları nerede bulacaksın. Hem senin olsunlar istemiyor musun? Bir tane alırsan diğeri bedava” İnanamıyordum. Bir toptan alışveriş merkezindeydik, her şey bu kadar ucuz nasıl olabilirdi? Neredeydim ki ben? Minimum düzeyde alışveriş yaptım. Bir şorta ihtiyacım vardı ve sadece 3 dolar verdim. Bir kolye beğendim ve bir de saç bandı. Tamam itiraf ediyorum bir de ince elbise aldım.İşte hepsi bu.


Ve yeniden dışarıdayız. Bankalar travel checkleri dolara dönmüyor. Önce Baht’a sonra dolara derken çılgın gibi para kaybediyoruz. Bu durumda vazgeçtik, checklerimiz de cebimizde kalmaya devam ediyor.

Gözlüğüm sanırım kırılmak üzere, ama sordum maalesef tamir edilmiyor. Bu durumda o beni bırakana kadar onunla gezmeye devam etmeğe karar verdim. Bakalım beni nerede yüzüstü bırakıp gidecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder