15 Mart 2010 Pazartesi

BORDER OF TAYLAND – CAMBODIA




Bangkok’tan sabah saat 07.00 itibariyle Kamboçya sınırına doğru harekete geçtik. Yol boyunca 2 kere tuvalet molası vermemiz dışında kimse bize aç veya tok olup olmadığımızı sormamıştı. Zaten soracak pek bir durumda yoktu çünkü idiyot şoför İngilizce konuşmayı bilmiyordu. Sonunda bir yere geldik ki, bagajdan çantalarımızı indirmeye başladılar. Otobüs değiştireceğimiz fikrine kapılmak üzereyken, etrafta elinde evraklarla gezen birkaç adam bizden pasaportlarımız ve 2 de resim ile birlikte tam 35 U.S doları istedi. Etrafıma baktım, burası restoran kılıklı bir yerdi ama herkes belli ki aynı amaç için buradaydı. Bu durumda parayı, resmi ve pasaportu verip elimize tutuşturulan vize formlarını doldurmaya koyulduk. Ortalama 20 dakika sonra vizeli pasaportlarımız bize geri geldi. Amaburada da 10 dolar karlı çıkmayı becermişlerdi bile. Oysaki sınırdan kendiniz başvurduğunuz takdirde 20 $ vererek bu işi beklemeden hızlıca çözebiliyordunuz. Ancak biz dahil 30 kişi bunu sorgulamadı. (Yani total karları 300 dolar oldu bile.) Daha doğrusu ben yine ücretin 20 $ olduğunu bildiğim halde, “o zaman hemen alamazsınız 3 gün beklemeniz gerekir” yalanına inanmıştım.


Ve işte asıl yolculuk şimdi başlıyordu. Bu durumda artık iyice ağır olan backpack’lerimizi 40 derecelik yapış yapış sıcağın altında yeniden sırtlandık. Yol gidiyordu biz yürüyorduk. Acaba nereye doğru gidiyorduk derken adamlar bize Taylan sınırındayken ATM’den Baht çekmemizi tavsiye etti. “İçeride dönmek gerektiğinde çok daha pahalıya mal oluyor ve aradan yüklü bir komisyon alıyorlar” demişti. Hatırlıyordum, arkadaşımın bana Kamboçya parasına gerek yok dediğini…. İçeride sadece dolar kullandıklarını… Loonely Planet’ta da her şey dolar üzerindendi zaten, nereden çıkmıştı bu Kamboçya parası ve Baht’tan dönmenin daha mantıklı olduğu fikri… Bu durumda neden çekecektik ki para. Ama vize işlemlerimize yardım eden adam ısrarcıydı. Yine de sen bilirsin diyordu bir yandan da. İçinde bulunduğumuz güruhun yarısı para çekti. Biz de bu zavallı kervana katıldık elbet. Ve yürümeye devam ettik. Bu arada çektiğimiz para da az buz bir para değildi 500 dolara tekabül eden bir para çekmiştik ATM’den… Ama henüz başımıza geleceklerden haberimiz yoktu tabi… Buna saflık mı demeli, gençlik mi, enayilik mi? Yoksa ders almak için muhteşem bir fırsat mı henüz adını koyamadım. Çünkü bu satırları yazmakta olduğum şuan da başımıza şimdi anlatacaklarımdan çok daha fazlasının geldiğini söylemeliyim. Sevmedim. Burayı sevemedim. Ne insanını, ne yaşam tarzını ne de davranış biçimini… Evren üzerinde açlıktan ölen milyarlarca insan var. Keşke gelip param yok ne olur bana para ver deselerdi, o zaman çıkartıp vermesi çok daha kolay olurdu ancak ne zaman ki katakulliye getirip, insanı can damarından vuruyorlar işte o zaman söylenecek söz kalmıyor. Kızgınlık mı bu içimdeki yoksa hayal kırıklığı mı onu bile bilemiyorum. Anlamaya çalışıyorum bir yandan da onları. Bunca çirkef bir hale gelmek için neler yaşamış olabilirler acaba diye? 10 dolar için bunca çirkinliğe bulaşmayı göze alan bir çok insan var aslında yer yüzünde. Neden kızıyorum ki bu Kamboçyalılara bunca ben? Ama yok tüm ruhu kirlendi Siem Reap’in. Gitme vaktidir şimdi.Bu durumda 2 saat sonra gelecek olan otobüs ile Shinoukville’e doğru yola çıkıyor olacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder