21 Mart 2010 Pazar

UTOPIA DORM & GUESTHOUSE







Bu gün sabah erkenden Sihanoukville’den yola çıktık. Zaten o dorm’da nasıl kaldık bilmiyorum, ha iyi ki de kaldık ona ne şüphe de bu hala nasıl kaldığımızı bilemediğim gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Ben artık dünyevi şeylere pek takılmıyorum hayatı geldiği gibi yaşıyorum. Derken bu kadarda dememiştik ama, diyorum ya kendime şaşırmıyorum sadece geleni yaşıyorum.

En son ne zaman 15 kişi ile aynı odada uyuduğumu düşünüyorum da bilemiyorum, hatırlamıyorum… Hafızamı zorluyorum ama çıkartamıyorum.. Belki de çok küçüktüm. Bu da yaşlandığım anlamına gelmiyor tabi ki… Odada ortalama 20 kişinin yatabileceği altlı üstlü ranzalar bulunuyor. Eh elbet hareket edilecek fazla geniş bir alan yok. Dolapla yatak arasında 50cm bulunuyor. Yani değil valiz backpack’imizi bile sokacak doğru düzgün bir yer bulamadık. Vanessa yatağın üzerine koydu ancak yatağın 4te 1’i böylece çanta ile kaplanmış oldu. Ben ise köşe de duran ranzanın hemen kenarına iliştirdim ancak artık çantamdan bir şey almak pek de kolay olmayacaktı. Neyse canım sığıştık işte dedik. Ah çoook sıcaktı, eh tepede fanlar vardı neden çalışmıyordu ki? O an hatırladım ki şarj etmem gereken elektronik eşyalarım vardı. Bize yol gösteren sempatik çocuğa ne yapmam gerektiğini sordum. Hah aldığım cevap harikaydı, elektrik saat 19:45’te geliyordu ve ancak o zaman bir şeyler şarj edilebilir ve fanlar da çalışır duruma geliyordu. Dorumumuzun bir garaj kapısı vardı avluya açılan. Bu kapıda akşam saat 18.00’de kapanıyordu. Kurallar vardı ve riayet etmek gerekiyordu. Bu durumda o odada daha fazla kalamayacağımı fark edip kendimi dışarı attım. Gece uyuma işini sonra halletmek daha uygun geldi. O sırada daha fazla düşünmek bana hiçbir fayda sağlamayacaktı ne de olsa…
Böylece havuzun hemen yanında bulunan bara yerleştik. Bu akşam İrlanda gecesiydi. Deli guesthouse şaklabanları yemyeşil giyinmiş, biranın rengini bile bir sıvı katarak yeşile boyamışlardı. İrlanda müziği çalıyordu ve kapıda bedava votka şat dağıtıyorlardı. Elbette o da yeşildi. Müzik gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürecek sandım ve bu nedenle çok uykum geldiği için durumu kabullenip Senhesier kulaklıklarımı takarak uyumaya karar verdim. Ben aslında üst katta yatacaktım ama yukarı çıkacak gücü kendimde bulamadığım için, Vanessa’nın çantasının hemen yanına iliştim ve uykuya daldım. Uyandığımda saat 06.00 olmuştu. Birkaç manyak kızcağız, zannedersem sarhoş oldukları için çılgın gibi bağırarak sohbet ediyorlardı.
Bu durumda elbette uyandım sağımda iri yapılı, kel kafalı zannedersem a.ık tenli bir çocuk uyuyordu ancak o da bu çılgın bağırtılar sayesinde elbette uyanmıştı. Bir süre yatakhane arkadaiımla, bu insanların komün yaşamda ki saygıdan anlamadıklarını tartıstık. Her ikimiz de onları susturmayı denedik ama başarılı olamadık. Bu vesileyle kendisinin Hollandalı olduğunu ve bizim gibi uzun bir gezide olduğu bilgisine vakıf oldum. İlk defa gece uykumun arasında bir gezginle tanışıyordum, heyecan verici olduğunu itiraf etmeliyim. Tabi karanlık olduğu için yüzünü pek seçemediğimi de itiraf etmeliyim. Bu durumda bana burada ne kadar kalacağımı sordu ben de elbette yarın ayrılacağımızı söyledim, o da bizimle aynı fikirdeydi ve sabahın erken ışıkları garaj kılıklı yatakhanemize dolmadan dorm’u terk etti. Karanlık tanıştığım arkadaşıma teşekkür ettim ve iyi yolculuklar diledim.
Deneyimimin ilginç olduğunu ve aslında hiç de abartılacak kadar kötü olmadığını hatta yeniden tekrarlanabileceğini düşündüğümü bildirmek ister hatta bir de tavsiye falan bile ederim.

1 yorum:

  1. Tek kelimeyle muthissss. Bulundugun her ortama uyum saglayabilmen ve bundan memnun blie kalabilmen bir sehir insani icin gercekten cok buyuk bir degisim dostum. Senin adina cook cook mutluyum.DOgru yolda ilerliyorsun hehehe : ))

    YanıtlaSil