22 Mart 2010 Pazartesi

S-21 "The Prison School"













1975 Pol Pot rejiminin başa gelmesinden önce okul olarak kullanılan bu devasa alanı bir hapishaneye çeviren çılgın askerlerin işkence yaptığı tüm odaları teker teker gezdik. Her oda da tüylerim diken diken oldu. Demir yatağa, yataktan daha kalın bir demir parçasıyla bağlanan insanların acı dolu çığlıkları kulaklarımda yankılanıyordu sanki.


Bahçenin ortasında bulunan dara ağacı biçimli, insanları ayaklarından asmak için kullandıkları odundan borularda, saatler süren işkenceleri getirdim gözümün önüne. Bu nasıl bir zalimlik olabilir ki, insanları zehirli su dolu su tanklarına baş aşağı kelepçeleyip vücut torsosunu bacaklarından ayırabiliyorlar…Bu nasıl bir insanlık olabiliyor ki, insanların açlıktan birbirlerini yemelerine göz yumabiliyorlar. Nasıl bir adalet ki bu, hiçkimse de sesini çıkartmıyor ve bu insanlara yapılanları görmüyor? Nasıl bir dünya da yaşıyoruz ki biz, sadece 35 sene evvel bile böyle insanlar cezasız bırakılabiliyor? Kim nasıl nefret duygusunun varlığını sorgulayabilir ki? Kim ailesi gözleri önünde işkenceye, tecavüze, ölümle yüzyüze gelmeye maruz kalırken bu insanların içinde oluşan intikam duygusunu yanlış bulabilir. Benim bile yüreğim kabardı,ben bile nefret duydum. O küçücük çocuklar ne yapsın, nasıl bir hayat kursun bu acının üzerine?


Silah alacak fazla paraları olmadığı için tıpkı Hitler gibi insanları daha ucuz yollu ve daha acı dolu bir şekilde öldürmek için yarattıkları akıl almaz silahlar duvarlarda asılı duruyordu. En çok kullanılan ölüm şekli demirle kafataslarına indirdikleri darbe ile gerçekleştiriliyormuş. Veya kazdıkları ölüm çukurlarına, ellerini arkadan bağladıkları zavallı insanları golf oynar gibi bir sopayla fırlatıp atıyorlarmış. Bazen elektroşok veriliyor, bazen de sadece aç bırakarak küçük bir odanın içinde ölüme terk ediliyorlarmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder