15 Mart 2010 Pazartesi

WAY TO SIEM REAP





İçimize oturan bu parayı hızlı bir şekilde bir kenara koymuştum. Ne yapabilirdik? Sınırdaki salaklığımıza doymayaydık ama önümüzde güzel bir yolculuk vardı değil mi? Bunu düşünerek canımızı sıkmanın manası yoktu. Paranın azlığı çokluğu da değildi zaten canımızı sıkan, boşa giden, havaya çarçur ettiğimiz ve aldatılmanın verdiği o iğrenç duyguydu baş edemediğimiz. 4 saat süren bir diğer otobüs yolculuğu ardından indiğimiz yer de hemen bir Guest House ayarladık kendimize. Air condiction, sıcak su ve şehre yakın olması en mükemmel tarafıydı bu otelin. Yazık ki adı da DOWN TOWN GUEST HOUSE idi. Olur da Kamboçya’da Siem Reap’e gitmeye karar vereniniz olursa, bir uğrayıp “buraya gelen Türk kızlar, herkese otelinizin berbat bir yer olduğunu söylüyor” demenizi şahsen ben çok arzu derim. Bizi götüren zavallı tuktuk neredeyse bizden sadece 2 dolar aldı ve bizi sağ olsun otelimize götürmekle kalmadı belki de oradan da komisyon alarak yaşamını sürdürdüğü bir restorana bizi yemeğe de bedava götürdü. Hatta bu da bitmedi üzerine bir de Night Market’a götürüp, arkasından şehir turu attırıp Siem Reap’a yumuşak bir giriş yapmamızı sağladı. Eh tabanı hazırdı zaten artık her şeyin. Geriye bizi ince ince düdüklemek kalıyordu. Oh tabi ya, gelsindi zengin bir turist otellerine onlarda alabildiğine para kazansınlardı. Biz de zaten enayiydik. Otel de geceliği 6 dolara kalıyorduk ama onun dışında her şeye çılgın bir para harcıyorduk. Anlayamamıştık. Nasıl bir ülke olabilirdi ki burası? 6 dolara otel de konaklarken nasıl oluyordu da gece yemek yediğimiz yere 20 dolar veriyorduk. Meğer asıl nedeni buymuş, sadece biz anlayamamıştık. Ben de akıllı geçiniyorum… Ah o zalim saf yanım, yaktı bitirdi beni. Kızgınım evet hem de çok. Kendime kızgınım, şüpheciliğimi an olsun yitirdiğim için. Tanımadığım adamı iyi niyetli sanıp güvendiğim için….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder