Koh Mook Tayland’ın oldukça güneyinde kalıyor. Hatta bir iki ada sonrasında kendinizi Malezya sınırında buluyorsunuz. Oysa bizim şimdi gitmeyi hayal ettiğimiz Similan adaları. Koh Mook için Tayland’ın siyah incisi diyorlardı, Similan ise doğası ile öne çıkan bir ada. Ancak elbette buraya ulaşmak kolay olmayacak. Gerisin geri tüm yolu aynı şekliyle dönmemiz gerkiyor. Ve bunu 1 günde başaramayacağımızı fark ettik. Bu durumda yeniden Koh Lanta’ya dönmeye karar verdik. Tabi bu da kolay olması, çünkü Lanta’ya giden tüm botlar mutlaka birkaç adaya da uğrayarak biraz dolambaçlı bir yoldan varıyorlar. Bu durumda Saat 12.00’de yeniden çantalarımızla önce kumun sonra suyun içinde yürüdükten sonra kayığımıza ulaştık. Tabi ki bu kadar ile bitmedi ve kayıktan inip bota bindik. İlk hedefimizi Koh Kradan oldu. Buraya kısaca cennet görünümlü ada da diyebilirsiniz. Masmavi su, dibi metrelerce gitseniz de gözüken bir deniz… 1 saat sonra yeniden yoldayız. Biraz şnorkel yaptıktan sonra kendimizi Koh Hani adasında bulduk. Saatler süren bot yolculuğu bittiğinde kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Sanırım botun ilerlerken çıkarttığı ses, oldukça fazla ısı veren güneş ve denizde şnorkel yaparken farkında olmadan vücudumda geri kalan tüm enerjiyi de harcadım.
Koh Mook Garden’da tanıştığımızı, yakışıklı Deutch William, sempatik British Ferdidnando ve iyi kalpli Tay June ile birlikte sonunda Koh Lanta’ya ulaşmayı başarmıştı. Koh Mook’ta kaldığımız Bungalow’un sahibi bize Lanta adasında ki ailesine ait otelin telefonunu da ayrıca vermişti. Yani hemn indirimli hem de ucuza kalacağımız bir yere gidiyorduk ama neyle karşılaşacağımıza dair pek de fazla bir fikrimiz yoktu. Büyük Amerikan kamyonetlerinin arkası eşya taşımak için hep boştur. İstanbul’da arkasında bu şekilde insan taşıyan sadece asker kamyonetleri veya işçi kamyonetlerini görürsünüz. Oysa biz bu şık kamyonet kılıklı jipin arkasında gayet serilmiş bir vaziyette yolculuk ediyorduk. Top View otele vardığımızda saat 18.00’di ve güneş varmak üzereydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder