Ayak üstü Pad Thai’lerimizi hızlıca yedikten sonra, çantalarımızı kamyonette bırakmak suretiyle yeniden yola koyulduk. Bambu sopalardan oluşan salın üzerinde denge de durmak hiç de öyle göründüğü kadar kolay değildi ama olsun.. her salın üzerinde 4 kişi bulunuyordu dolayısıyla 2 ayrı gruba ayrıldık. Hepimizin elinde birer bambudan yapılmış sopa ile akıntıya doğru süzülmeye başladık. Bu tip eğlenceli işlerde genelde şakalar yazık ki kaka olur. Nitekim “Tom cruise” dengemizi bozmaya kalkıp, Salı sağa sola sallayınca, ağır aksak üzerinde durduğum salın tam da ortasına popo üstü düşüverdim. Üstelik ayağımda yazık ki bambuların arasına sıkıştı, gerçek anlamda canım çok acıdı ama yapacak bir şey yoktu. Bir iki dakika salın üzerinde kıvrandıktan sonra, asker misali kalkıp yola devam ettik. Yol boyunca geçtiğimiz lagunların doğal güzelliklerin tasviri hakkakten de zor. Etrafta uçuşan yusufçukların renkleri, arada bir çalıların arkasından gözüken inekler, doğanın sesi ve elbet buz gibi altımızdan akıp giden göl sesi, insana huzurdan başka bir şey vermiyordu.
Arada bir takılıp, kayaların üzerine çakılı kalıyor, kurtulmak için ekstra çaba sarf ediyorduk. Hal kalmış mıydı ki de hala aksiyon halindeydik bilmiyorum ama kollarım o kadar yoruluyordu ki arada bir, Salı ittirmekten vazgeçip, etrafı seyre daldığım oluyordu. Neyse ki sonunda karaya ulaşmayı başardık. Sanırım 2 günlük gezimizin en keyifli yanı işte bu bambu rafting oldu.
Üzerimiz de bikiniler sırılsıklam geldiğimiz yerin bir askeri tesis olduğunu daha önceden söylemelerini tercih ederdim açıkçası ama kimse bu açıklamayı yapma zahmetinde bulunmadığı için başıma gelenlere katlanmak zorunda kaldım. En son kendimi, komando kıyafetli askerlerin tuvaletinin önünde üzerimi değiştirmek üzere bikiniyle beklerken bulduğumu hatırlıyorum…. Neyse ki olay mahallini terk etmek zaman almadı da, hemencecik oradan sıyrılmayı başardık. Ama gün bitti mi hayır tabi ki de bitmedi. Şimdi sıra uzun kulak ve uzun boyunluları ziyaret etmeye gelmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder