5 Nisan 2010 Pazartesi

HILL TRIBES AROUND PAI & CHAING MAI





Güne her zaman olduğu gibi erkenden başladık. Bazen erkenden kalktığımız da, havadaki akşamdan kalan o ince serinliği tenimde hissetmeye bayılıyorum. Gözlerimi kapattığımda, sanki nem oranı doğal olan bir ormanın ortasında, etrafımda uçuşan kelebeklerle meditasyon yapıyormuşum gibi huzur doluyorum. Sanki birkaç saat sonra hava hiç ısınmayacakmış gibi hayaller kuruyorum. İşte bu sabah da yine öyle hissettiğim anlardan birini yaşadım. 7 kişi birlikte bindiğimiz mini otobüsün arkasında, gideceğimiz yerlere dair heyecanımızı paylaşıyor, sanki az önce uyanmamış gibi davranıyorduk. Sanki, uzun zamandır bu anı bekliyorduk ve bu hafta sonunu geçirmek için bambaşka ülkelerden sözleşip buluşmuş gibiydik. Hakkakten de Koreli Young’ın Amerikalı sevgilisi Phill aramıza yeni katılmıştı. Biz Pai’den henüz dönmüştük. Ve tesadüf bir şekilde bize katılan diğer Koreli çift aslında bal aylarını geçirmek için Tayland’ a gelmişlerdi. Zannedersem, evlendikten 2 gün sonra kocamla birlikte geleceğim son yer Kuzey Tayland’ın ormanları olurdu. Ancak yargılamamak lazım belki de… Elbette Amerikalı yeni kız arkadaşımız Lis, Vanessa ve ben ekibin geri kalanını oluşturuyorduk.


Bu Koreli çifti ve oradaki yerel yaşamı birazcık daha açacak olursam; Kore’de insanlar birbirlerini severek, uzun süre görüştükten sonra evlenmeye karar verirlermiş. Yani onları aileleri tanıştırmamış, kendi özgür iradeleri ile yaşamlarını birleştirmeye karar vermişler. Ancak diğer yandan, İngilizce bilmedikleri hal de Tayland’ın kabilelerini ziyaret etmek için Chiang Mai’ye geldiklerini de söylemeden edemeyeceğim. Kore geleneklerine göre, kızların birbirlerine “arkadaşım” diyebilmeleri için aynı yaşta olmaları şartmış. Şayet kendilerinden yaşça büyük olan kişilere yemek yerken bile hizmet etmeleri gerekirmiş. Yanlarında her zaman saygılı konuşmamalı ve asla laubali bir tavır sergilememelilermiş. Bu durum gerçek anlamda beni şaşırttı. Çünkü aslında biz de toplum olarak, toplu taşıma araçlarına bindiğimizde yaşlılara, hamilelere yol verir, hasta veya sıkıntıda olan varsa önce onların beslenmesini sağlarız. Elbette ailemize karşı biz de saygılıyızdır ancak sokaktan geçen, yeni tanıştığım herhangi bir şahsın isminden önce yaşını öğrenmek ve buna göre hemen bir davranış şekline bürünmek bana hem önyargılı hem de manasız geldi. Anladığım kadarıyla, dış dünyaya azıcık daha açık ve modern olan Young’da benimle neredeyse aynı fikirde ancak toplumu değiştirmek yazık ki onun elinde değil. Bu arada Koreli erkeklerin hepsi 2 sene askere gitmek zorundaymışlar. İşte tam da bu konuda Korelilerin kültürümüze bir yakınlığı olabileceğini hissettim. Neden derseniz, ataerkil bir toplum olan Korelilerin ailesinde şayet sadece bir erkek kalmış ise, o kişi askere gitmiyormuş. Çünkü ailesine birinin bakması gerekiyormuş. Tıpkı Türkiye’de de olduğu gibi ancak onlarda 200 kilonun üzerinde olmak veya olmamak askere gitmek veya gitmemek için herhangi bir kriter değil. Zaten sarı ırkın, obez olan neredeyse küçücük bir popülasyonu mevcut. Bu durumda elbette, yol akıp giderken kültürlerimiz arasındaki benzerlik ve farklılıkları tartışma fırsatı bulmuş olduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder