25 Nisan 2010 Pazar

MOSSMAN NATIONAL PARK


















Yolculuğumuz boyunca geçtiğimiz tüm doğal parkların her biri bir diğerinden illa ki daha güzeldi ancak ben böylesine uzun ve köklü ağaçları, böylesine engin şarıl şarıl akan şelaleleri, böylesine devasa yağmur ormanlarını bir arada hiç görmedim. Her köşesi cennet olabilir miydi bir ülkenin? Yollar boyu akıp giden tarlaların, ağaçların ve doğal harikaların yanı sıra bu ulusal park içimdeki doğa insanını yeniden ortaya çıkartmıştı sanki. Yağmurun o temiz saf kokusu, toprağın üzerine az önce düşmüş suyun ıslak görüntüsüne şahit olarak milyarlarca canlının yaşadığını bildiğimiz bu ormana alenen aşık olmuştum.


Yarım saatlik doğa gezintimizin hemen akabinde “Mount Molloy” üzerinden “Mareeba” ya doğru yola koyulduk. Yolların ne denli mükemmel olduğunu kelimelerle tasvir etmekte güçlük çekiyorum. Geçtiğimiz her nehrin, gördüğümüz her yeşilliğin hafızamda yarattığı ayrı bir sonsuzluk ve huzur duygusu var. Hele de o kümül kümül bulutların biz yola aldığımız sürece, bizimle birlikte hareket ediyor olması, yolda ki o derinlik duygusu ve sonsuza akıp giden o asfalt, saatlerce araba da kullansanız sizi yormayacak güzellikte gibi duruyor.


Geçtiğimiz her yolda 250 km’de bir halka açık tuvalet kağıtlı ve sabunlu tuvaletleri olmasına ne demeli? En son ulaştığımız Mareeba’da yardım rica ettiğimiz turist bilgilendirme ofisi ise bize hemen ilerideki şarap tadımlığı için verdiği bedava biletleri ile gönlümüzü çalmayı başardı ve bize harika bir rota da çizmeden bizi oradan göndermedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder