5 Nisan 2010 Pazartesi

WATERFALL







Yürü yürü bitmeyen yolun sonunda başka bir köye gelmeyi başardık. Söz de şelaleye girmek için gelmiştik buraya ancak ortada şelale falan yoktu. Yorgunluktan kırılan vücutlarımızı bambudan yapılmış sedirin üzerine bırakıverdik. Nitekim köy de yaşamını sürdüren bir dede ve torunu yaşıyordu sadece. Yani köy demeye bin şahit isterdi aslında geldiğimiz yer. Ufaklık bize şelaleye giden yolu gösterirken arkasından takip ederek, suların içine bata çıka gerçekten buz gibi suyun aktığı şelaleye ulaştık. Kelimenin tam anlamıyla sanki dağın tepesinden su olarak akan buz küplerinin içine girmiş gibi hissediyorduk kendimizi. Küçük çocuk ise, sanki suyun ısısının farkında bile olmadan kayalın üzerinden şelalenin birikintisine batıp, çıkıp tekrar suya atlıyordu… 3 saatlik yürüyüşün sonunda soğuk suyun az olsun serinlettiği su götürmez bir gerçekti. Neredeyse 1 saate yakın burada dinledik. Elbet saatin sonuna geldiğimiz de yürüyüş vakti yeniden başlamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder