25 Nisan 2010 Pazar

TRAFFIC IN ASUTRALIA





SURVIVE THIS DRIVE
DRIVE SAFE TAKE A BREAK
REST OR REST IN PEACE
BREAK THE DRIVE, STAY ALIVE


Yol boyunca 100km, 70km ve School Drive dışında akıp giden bu tabelalara aldırış etmemek neredeyse mümkün değil. İnsanın içi bir garip oluyor “250km boyunca kaza alanı dikkat” deyince, nereden önlem alsanız, yolun bir noktasında ne için önlem aldığınızı unutursunuz… Bu nedenle, ilk tabelayı gördüğümüz anda bir irkilip, 50km sonra neden irkildiğimizi unutup, başka bir tabela ile ürkek ürkek yol alıyorduk ilk başlarda. Daha sonra bugün anlam veremediğim ama diğer yandan bana çocukluğumu hatırlatan 15km’de başka bir şekliyle kendini hatırlatan tabelalar belirdi. “Dady are we thereyet?, mamy when are we going to come?” heyecanla hikayenin sonunu iple çektim ama Rockhampton’a ulaşmak üzereyken sadece “We have alot more to go kids!” yazısı ile tabelalar başa dönerek kendini tekrara etmeye başladı…


Sanırım bugün en çok yolda geçirdiğimiz günlerden biriydi. Koltuğa yapışacak kadar ve sıcaktan bayılacak kadar uzun kaldık karavanımızın ön koltuklarında. Bitmek bilmeyen yol da üstelik, haftanın Salı günü olduğu için Avustralya’nın tüm tırları bizimle birlikte yol alıyorlardı. Haftanın Perşembe ve Salı günleri Avustralya karayollarında tırların serbest günü. Bu nedenle gece olurda onların hızına yetişemezseniz arkanızda bilmem kaç bin vatlık farları ile, ciğerlerinizi dahi görebilecek şekilde selektör atıp, sizi raydan çıkartmak için her şeyi yapıyorlar. Gündüz vaktinde ise, saatte 60km ile seyir ederek insanı sıkıntıdan ruh hastasına çeviriyorlar. Gündüzleri kağnı gibi yol alan bu araçlara akşam hava kararınca ne hal olduğunu gerçekten çok merak ediyorum. Ancak Allahtan ki sormaya fırsatımız olacak kadar birbirimize yakınlaşmadık.


Bugün hava neredeyse kararmak üzereyken Rockhampton’a ulaştığımız da uzunca bir süre “free parking area” aradık. Ancak etrafta hiç olmadığını öğrenince yola koyulmaya karar verdik. Belki de iyi bir fikir değildi, henüz bilmiyorduk ama geceliğine 30$ vermek de hiç iyi bir fikre benzemiyordu. Henüz daha dün 28$vermiştik. Bütçeye ne olmuştu? Tüm gün harcadığımız benzinin üzerine bir de karavan park alanı parası, karavanın kirası, artı yiyecek içecek derken paralar aldı başını Avustralya’nın değer bilmez, zengin memleketine gidiyordu. Ne hızlı akıyordu burada para, ne çabuk el değiştiriyordu! Takip etmek neredeyse mümkün değildi… Tüm sokaklar, tüm alışveriş merkezleri, tüm benzinciler, tüm ulusal parklar, yollarda ki cafeler, restoranlar hatta barlar. Öğlen içmeye başlıyorlardı, gün boyunca hep dışarıda yemek yiyorlar ve para harcamadan 5 dakika durmuyorlardı. Herkesin bir işi vardı. Hatta tarlalarda, yollar da hep ekstra işçiye ihtiyaçları vardı. Bu yüzden gençler buraya “work & travel” vizesiyle 1 seneliğine gelip daha sonra uzatıyor ve hatta ülkelerine hiç dönmüyorlardı. Saatine en az 10$ para alıyorlardı, kim neden dönmek isterdi ki geri? Ama bana sorsanız, bu yüce topraklarda yaşamayı arzu etmezdim ben. Bir kez daha yollar da tüm ülkeye bir camın arkasından seyirci kalan halimle söylüyorum. Burada yaşam çok kolay ama bir o kadar da zor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder