25 Nisan 2010 Pazar

WAY THROUGH HARVEY BAY







Bu sabah miskinliğimiz üzerimizde olsa gerek ki, yola çıktığımızda saat 09.30 olmuştu bile. İlk defa arabanın arkasında duran kamp sandalyelerinden birini dışarı çıkartıp, kahve keyfi yapmıştım bu sabah. Neden sonra yeniden yola koyulduk. Günlerdir neredeyse, yolda ki tır şoförleri gibi gece uyuyup, gündüz yola devam ediyorduk. Hemen hemen yaptığımız başka da hiçbir şey yoktu ve sanırım bu durumdan çok keyif alıyor olsak da artık en azından “Fraiser Island”ı iple çekiyorduk. Öğlen olduğunda yolu yarılamıştık bile ancak, ufak bir sorun baş göstermeden gün elbette bitmedi. Benzinimiz çeyrek depodaydı ancak yolda hiç benzinci yoktu. Bir şey olmaz, elbet bir adet benzin istasyonu karşımıza çıkar diyerek yolumuza devam ettik. Ama işler hiç de umduğumuz gibi gitmiyordu. Her zaman kötüyü düşünmemeye çalışırken, gerçeklerle yüz yüze kalmaktan korkmuşumdur. Çünkü bir yandan kötüyü çağırmamak için düşünmezken diğer yandan alınabilecek önlemleri de gözden kaçırmış olursunuz. Bu nedenle, hızlıca düşünüp, konu üzerinde vakit harcamadan çoğu zaman elimden geleni yapmaya çalışıyor olsam da bu sırada gerçekten de ne yapacağımı bilemedim. Henüz “Gin Gin” adlı şehir girişine 90km yol varken, benzin ışığımız yanmaya başladı. Normal şartlarda, ışık yandıktan sonra en az 40km daha yol yapılabileceğini biliyordum ancak bu karavanın da sistemi aynımıdır değil midir bilemediğim için, tam 90km boyunca vitesi 4’e atıp biraz yol aldıktan sonra boşa atıp benzini az harcamaya çalıştım. Diğer yandan yolun yarısına geldiğimiz de yolda çalışma olduğu için bizi durdular. Arabayı stop etmek ve etmemek arasında geçen zamanın ne kadar uzun olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Elbette boşta stop falan etmeden beklemeye koyulduk. Peki ya sonra karşımıza çıkan yola ne demeli? Yol çalışması yüzünden her yer bembeyaz bir çimento bulutuyla kaplanmıştı. Ne önümüzü görüyordum ne de benzinin bitip bitmediğini anlayabiliyordum. Bu yoldan geçerken dahi aynı sistem de gitmeye devam ettim. Zaman zaman arkamda konvoy oluşturan arabalara camdan elimi çıkartıp “geç” dediğim dahi oldu ancak onlar gene de elbette derdimin ne olduğunu bilmiyorlardı. Neyse ki Gin Gin’e kadar gelmeyi başardık ve şehrin hemen girişindeki benzinciden benzinimizi alıp yola devam ettik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder