Burada ki görece büyük süper market’lerden biri olan Coles’a gidip, bir sabah kahvaltısında bize göre olması gereken bir çok şeyi alarak, bir de akşam aç kalmamayı engellemek adına kendimize konserve ton balığı da aldık. Elbette bütün bunlar toplam da 10$ tuttu. Sokakta bir kafenin sandalyesine oturup, ayak üstü karnımızı doyurduktan sonra, ertesi sabah saat 05.00’te Cairns’e uçmak üzere 200$ vererek uçak biletlerimizi aldık. Bangkok’tan Avustralya’ya 300$ vererek geldiğimizi göz önüne alırsak, ülke içinde ettiğimiz yolculuğun para namına ederi tartışmasız çok komikti. Nedense Avustralya’da kendimi cimri ve fakir hissediyordum. Ve bu duygudan da pek haz ettiğim söylenemezdi. Ama yapacak fazla da bir şey yoktu. Burada kalmak kalmamak benim seçimim değil miydi?
3 saat içinde bindiğiniz yerden gittiğiniz yere geri gider, yani otobüsü yakalarsanız, tekrar para vermeniz gerekmiyor. Bu durumda biz de aynen öyle yaparak alelacele, yine Aborjinler ile birlikte önce durakta otobüs bekleyip sonra da Cleva’nın evinin yolunu tuttuk. Eve ulaştığımız da kapı duvardı. Böylece sıcaktan daralmışta olsak kapının önünde beklemek durumunda kaldık. Nitekim 20 dakika sonra ufaklıklar evin yolunu tutmuştu… Ve kapının hemen yanında duran koltuğun altından anahtarı alıp kapıyı açtılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder