8 Nisan 2010 Perşembe

FLOATHING MARKET, BANGKOK







Tayland’a elveda demek üzereyiz. Bir yandan doya doya her yerini gezecek fırsatımız olduğu için kendimi şanslı hissederken, diğer yandan tam da kültürüne, diline, para birimine ve havasına alıştığım bu memleketten ayrılmak içimde garip burukluk yaratıyor. Köşe bucak gezdiğim, hatta bunca gezmekten aynı insanlara zaman zaman yolda yeniden denk geldiğim, bu tropik ülkeye veda etmek aslında hiç kolay değil. Ancak sorarsanız bana; “Yaşar mısın burada ?” diye, cevabım büyük ölçüde “hayır” olacaktır. Belki bir süreliğine demek isterdim içimden ama, ah o karmakarışık Bangkok… Hele de geçtiğimiz bu günlerde artık hiç de huzur içinde yaşanılabilecek bir yanı kalmadı. Kırmızı t-shirt’leri ile evlerine gitmemek için direnen yüzlerce insan, alenen Kohason Caddesi’nin tam arkasında resmen sokakta yaşıyorlar. Erken seçim eşiğinde karışıklık yaşayan Tayland’a şans dilemekten başka maalesef elimden bir şey de gelmiyor.


Gündem deki sıkıntılı günlerinin yanı sıra, Tayland’ın başkenti olan Bangkok, neredeyse diğer tüm şehirlerine taş çıkartacak kadar, kalabalık, kaotik, karışık ve sıcak… Yine de aslında tam merkezin burası olduğu düşünülürse, Tayland’ın kalbi elbette Bangkok’ta atıyor. Ucuz elektronik, ucuz yemek, ucuz konaklama, ucuz alışveriş, ucuz ulaşım… Neredeyse her şeyin ucuz ama bir o kadar da kalitesini burada elde etmek mümkün. Bangkok öylesine turistik, öylesine önemli bir şehir ki, tüm markaların reklamlarını ve kocaman billboard’larını bile burada görmeniz mümkün. Bir gün köprünün üzerinden geçerken Vanessa’yla (arkadaşımla) resmen cama yapıştık. Neredeyse 100 katlı bir gökdelenin tümünü kaplayacak şekilde karşımızda duran “Türk Hava Yolları” reklamını görmemek için kör olmak lazımdı.


Tayland’a gidince, olmazsa olmaz gidilmesi gereken, Floating Market, yani yüzen Market’e (Pazar) gelince; Asyalılar yüzen bir takım değerler yaratmaya bayılıyorlar biliyorsunuz. Kamboçya’daki yüzen Vietnam şehri akıllara zarar güzellikteydi. Ancak bu markette dillere destan. Fotoğraf çekmekten hoşlanmasanız bile, markette göreceğiniz her sandal, resim hafızaya alınacak bambaşka bir kareye benziyor. Kafalarında üçgen şapkalar bulunan yüzlerce kayık suyun içinde turistlere ve yerli halka satın almaları için binlerce seçenek sunuyor. Her tatlı bir birinden lezzetli, her kahve bir diğerinden içilesi… Hele bir de Tayland’da daha evvel görmediğim onlarca değişik tropik meyveyi görme şansına eriştim bu market sayesinde… Üstelik market aynı zaman da hediyelik eşya veya kıyafet alışverişi yapmak için de bambaşka seçenekler sunabiliyor. Kısaca markette yok yok diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder