1 Nisan 2010 Perşembe

NORTHERN THAILAND “PAI”











Yine erken bir saat ile güne başladık. Chiang Mai henüz uyanmamıştı. Sabahları hallice daha serin oluyor.Bugün 5 saat daha kuzeye gidiyoruz. Söz de hafif olduğunu sandığım bir kahvaltı ettim; Kızarmış ekmek üzerine zeytin yağında marine edilmiş domatesler… Kulaklıklarımı kulağıma taktıktan ortalama 15 dakika sonra, uzun ağaçların arasında ilerlediğimiz yol, 180 derece sola ve 180 derece sağa yatmaya başladı. Bir süre kitap okumaya çabaladım, ancak neden sonra midemin çalkalanmasına kulak vermek zorunda kaldım ve pencereden dışarıya bakmaya mecbur kaldım. Demek yol kitap okumama ve yazı yazmama izin vermeyecekti. Yola ve kıvrımlarına boyun eğerek uzak bir yere gözlerimi kilitleyerek, daha iyi hissetmek için elimden geleni yaptım ancak 2 saat sonra durduğumuz ”half way to Pai” tabelasıyla kendimi otobüsten attığım da anladım ki yolculuğun geri kalanı da bundan farklı olmayacak. Yol sadece beni değil, birlikte yola çıktığımız Isaak’i ve Vanessa’yı da rahatsız etmişti.


Ve 3 saat daha yol aldıktan sonra, ufak bir otobüs durağında sonunda durduk. Acilen tuvalete koştum ve hazmetmek de güçlük çektiğim domateslerin bir kısmını burada ki tuvalette bırakmak zorunda kaldım. Ancak sonunda iyi hissediyordum. Sıra gece konaklayacağımız yeri bulmaya gelmişti. Hmm ne tarafa yürümeliydik? Kalacağımız yeri sırtımızdaki çantayla bulmak için kendimizi hazırlarken, sağ olsunlar 1,2 saat bedava olmak üzere bir motosiklet kiralayabileceğimizi söylediler. Backpack’lerimizi burada emanet bırakarak Pai’yı keşfetmeye koyulduk.


Adı üzerinde Pai, neredeyse bir çok tatlının kombinasyonun oluşuyordu sanki, o kadar şeker bir yer ki, gördüğümüz tüm restoran ve resortl’arı yemek istedik. Beğendiğimiz her “guesthouse” ta durarak fiyat sorduk ve öğrendik ki gecelik adam başı konaklama ücreti 150 baht yani 5 dolar civarındaydı. Küçük gölün diğer tarafında bulunan “Indiana Cottage House” ta karar kıldık ve tabiî ki ettiğimiz pazarlık sonucu 100 baht’a geceyi kapattık. Bambu ağacından oluşan, neredeyse devrilmek üzere olan köprünün üzerinden ulaştığımız otelimiz yeşilliklerin için de sakin ve sessiz bir yerdi. Bu durumda odamız da elbette bambu ağacından inşa edilmişti. Yatağın etrafında ki cibinliğin odaya otantik bir hava kattığını söylemeliyim. Banyo ise tabi ki yine aynı havadaydı. Yüksek tavanlı bu küçük ev de neredeyse sonsuza dek kalabileceğimi hissettim. Veranda da ise dinlenmek ve uzanmak üzere 2 adet koltuk bulunuyordu… Burası köyün ortasına kurulmuş, hafif butik bir otel havasındaydı…


Etrafı keşfetmek adına eşyalarımızı odamıza bırakıp kendimizi Pai’ın sokaklarına attık. Yürürken omzuma düşen ufak damlalar, havaya bakıp yağmur yağıp yağmadığını sorgulamama neden oldu. Ama yok canım, yağmur da nereden çıkmıştı şimdi, düpedüz güneş vardı, bir tek siyah bulut yoktu ki az sonra yağmur yağacak diyebilmeliydik. Ancak 15 dakika sonra, tüm gökyüzü kara bulutlarla çevrelendi, ve ani gök gürültüleriyle sanırım muson yağmurunun tam da altında kala kalmıştık. Yerel halka bu durumun Pai için normal olup olmadığını sorduğumuzda onlar da şaşkınlık içinde olduklarını söylemişlerdi. 10 dakika hızlıca yağan yağmur, kendini gösterip sonra da sessizce ortadan kaybolmuştu. Bu ana seyirci kaldığımız için kendimi şanslı hissediyordum. Burası Chiang Mai’ye göre çok daha serindi ve neredeyse hiç nemli de değildi. Nefes almak çok daha kolaydı ve yağan yağmurun dinmesini bir Turist ofisinin tentesinin altında 10 dakika bekledikten sonra yeniden yola koyulduk.

Sanrım hepimiz bir şeyler yemek ve daha iyi hissetmek konusunda hem fikirdik.
Yetiştirme çimlerle çevrili sağlıklı yemekler yapan “Happy Healthy Food” adlı restoranın kapısından içeri girdiğimiz de karşımıza çıkan menü ile uzun bir süre ilgilendiğimi itiraf etmeliyim. Aklınıza gelip gelebilecek tüm hastalık ve sıkıntılara çareyi bu menü ile çözebilirsiniz. Bağırsak sorunu, mide problemleri, geceden kalmış olmak ve aklınıza gelip gelebilecek daha nice sıkıntılar için her derde deva bu menüyü enine boyuna okuyarak somonlu ve krem peynirli bir bagle ve pasiflora&mangolu shake'te karar kıldım. Lezzetini kelimler ile tasvir etmekte güçlük çekiyorum. Çok mutluyum…


Sigara içmek için sokağa çıktığımda etrafı azıcık gezmeye karar verdim ve daha evvel de gördüğüm, yolun ortasında duran bir ayna ve hemen altında yazan” Are you Ting Tong?” yazısının altında ki gizemi artık çözmek niyetiyle, hemen bir barın arkasında duran kıvırcık saçlı Tay’lı gence sorma ihtiyacı hissettim. Meğer “Ting Tong” Tay dilinde “Deli ama mutlu” demekmiş. Elbette ki cevabım bu durumda “evetti, I am defiantely ting tong” ben de deliydim ama diğer yandan da çok mutluydum. Bir kez daha Pai gülümsememe neden oldu… Her şeyin adından ve görüntüsünden de görülebileceği üzere burası Tayland’daki en sempatik, en mutlu şehri olarak tanımlanabilir.

Bugünü hafif geçirmek adına, kitap okuyarak, doğaya kulak vererek ve kendimizi dinleyerek geçirdik. Sanırım fazla oksijen erken uykuya dalmamıza neden oldu ve Pai’daki ilk günümüzü erkenden sonlandırdık.


Odamıza ilk girdiğimiz de yatağın üzerindeki battaniyelere pek bir anlam verememiştim. Chiang Mai’de neredeyse çıplak uyumayı hayal ederken burada battaniyenin altında geçebilecek 1 dakikayı bile düşünmek neredeyse imkansızdı. Ancak güneş battıktan hemen sonra anladık ki, Pai ısısını sadece güneşten alıyordu ve giderek soğuyan hava neredeyse çöl havasına dönüşmüş, soğuktan ayak parmak uçlarımızın sabaha karşı donmasına vesile olmuştu. Her şeye rağmen, bu otantik odada uyanarak güne yeniden başlamak yeni bir başlangıç için harika bir fırsattı.

1 yorum:

  1. somon krem peynir bagel ve passiflora..
    bende bende bendeeeeeeeeee

    YanıtlaSil